Ne yazık ki ölüm ve göz yaşı mazlum, mağdur, mustazaf halkı Müslüman ülkelerde cereyan ediyor. Yanı başımızda Suriye’de işlenen vahşetler , işlenen cinayetler, masum çocukların havar havar sesleri (İmdat, imdat) seslerin gök kubbeye yükseliyor. Gök kubbe ağlıyor, dağlar, ovalar, sema dile gelse bu zulmü lanetlerdi. Bu zulmü lanetliyor…Hala bazıların vicdanı sızlamıyor.
Bu savaşlar, silah tüccarların işin yarıyor. Onlar kazanır. Bu savaşların ana gayesi, Kan ve gözyaşı üzerine ticaret yapmaktır. Her akan göz yaşında vicdan azabı duymak lazım. Vicdanımızda büyük yaralar açıyor. Müslüman olarak yüreğimiz yanıyor. Bir şey yapamamanın çaresizliğinin acısını duyuyoruz. O masum çocuklar, dünya olaylarından habersiz, dünyanın fitne ve fesadından şeytanlıklarında hiç haberi olmayan o masum çocuklar, kimyasal silahlarla öldürülen o çocukların ne günahı vardı da katlettiniz. Hangi suçtan dolayı katlettiniz. Bu cinayetlere sessiz kalan Batı ve bazı İslam ülkelerin liderlerine ne demeli, tepkiyi, kınamayı göstermeyen Bazı İslam devletlerin liderleri vicdanlarınızda insani ve İslami duygu yok mu. Vicdanların sesine kulak veriniz. Ölen masum çocukların masum bakışlarını sizi gaflet uykusundan uyandırmalı.
Yer altı ve yer üstü zengin petrol kaynaklarına el atmak için, sömürmek için, sahip olmak için güçlü devletler, fitneler çıkararak, kışkırtmalar yaparak, Müslümanları birbirine kırdırıyorlar. Birbirlerine düşürüyorlar. ’’ Böl, parçala yut ‘’politikası uyguluyorlar. Uyuma zamanı değil ,uyumamalı, bu şeytani hile ve desiselerine karşı uyanık olmak lazım. Bu hile ve planların tuzaklarına milletçe düşmemek lazım. Müslüman bir delikten iki defa aldanmamalı. sözün gereği düşünerek , Dostu düşmanı tanımalı.
Irak, intihar vakaları ile sarsılıyor, günde yüz kişi ölüyor, bir o kadar da sakat bırakılıyor... Suriye’de altı yıldır bitmeyen bir savaş var. Harabeye dönen koca şehirler. Ölen aziz insanlar. Öldürülen masumlar. bunun neticesinde altı yüz bin insan öldü, öldürüldü. On milyon insan yerinden yurdundan oldu. Evinden, işinden, bağından ve bahçesinden koparıldı. Göçmen duruma düştüler. Bir günde fakirleştiler. Sınır boylarında tel örgüleri arasında kadın erkek, çocuk yollara döküldüler. İyi bir hayat kurma hayaliyle deniz botlarla alabora oldular. Denizlerde boğuldular , balıklara yem oldular, minik yavruların cesetleri kıyıya vurdu. Bu dehşet manzaraları görelim, bilelim. Millet ne hale geldi. Perişan oldu. Bu vahim duruma düşmemek için savaşa hayır diyelim. Huzurumuzu bozan bütün şer odakların tuzağına düşmeden , hile ve sinsi oyunlarına gelmeden hayat sürdürelim…
İnsan sadece dünya hayatı için yaratılmamış ki, bütün mesaisini ona harcıyor. Gece- gündüz zaman harcıyoruz. İnsanın asli görevi bu dünya misafirhanesine geliş sebebi; Yüce Allah’ı tanımak ona ibadet etmek ubudiyet görevini yapmaktır. Allah’ı, İslam’ın temel ilkeleri gereği tanımayan yaşamaya insan, dünyada böyle vahim tabloları ortaya çıkarır. Dünyayı imar etmek, ahretin saadet ve mutluluğu için hayat sürdürmek insanın asli görevidir.
Biz Türkiye olarak ülkemizin değerini ve kıymetini bilelim. Birleşmiş Milletlerde kayıtlı Dünyada 194 devlet var. Ülkemiz çok şükür bu kadar dünya devletleri arasında ekonomik gelişmişlik bakımından 17 sıradayız. Bu kadar nimetler için yaşıyoruz. Evlerimizde çocuklarımızla bir aradayız. Camilerimizde ezan sesi eksilmiyor. Günlük ticaretimizde, işimiz ve gücümüzdeyiz. Şükretmek lazım. Şükreden bir kul olmak lazım. Allah’a karşı şükran borcumuzu yerine getirelim. Camilerimizde ibadetlerimizi rahatlıkla yapıyoruz. Her köyde, her mahallede ve her camide dinimizi anlatan imamlarımız var. Din gönüllüsü din hizmetkarı hocalarımız var. Bu muhteşem tabloyu az görmemek lazım.
Dış güçlerin gelir kaynağı savaşa dayalı silah tüketimine bağlıdır. Bir fantom savaş uçağını maliyeti bir milyon Afrikalı aç ve sefil insanların bir yıllık temel gıda ihtiyacını karşılayabiliyor. Dünyada silahlanmaya harcanan paraların yüzde birini kısıtlarsa bir milyar Afrika insanın temek gıda ihtiyacını karşılar. (kaynak ; Neden bu kadar fakirler. Adlı eser.dünya bankası verileri. ) Evet değerli kardeşlerim; böyle çarpık adaletsiz bir gelir dağılımı dünya düzeni içinde yaşıyoruz. Müslümanlar olarak, insan olarak vicdan sahibi birer birey olarak, rahmet, merhamet, vicdani kanaatimizi kullanarak adalet ülküsü içinde, hak ve hukuk anlayışı içinde zulüm yapmadan zulme uğramadan hayat sürdürmeye gayret etmek lazım. Kötülüğü iyilik değiştirir prensibinden hareket edelim diyorum…