İlahi kitabımız Kur’an-ı kerimde yüce yaratıcımız şöyle buyurur :” Rabbim Allah’tır deyip sonra da dost doğru olanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir.” (Ahkaf,13.) Yerde gökte bulunan her şeyi yaratan Allah, şekil ve biçim veren Allah insanı yaratırken beraberinde de ilahi mesajını peygamberler aracılığıyla yollamıştır. Başıboş bırakmamış neyi, nasıl ve ne şekilde dünya hayatı boyunca davranması gerektiğini İlahi kelamında kitaplar vasıtasıyla bildirilmiştir.
Şu muhteşem yer yüzü coğrafyasına gelmiş, her şeyi kendisinin istifadesinde görmüş, bulmuş insana bir takım görev ve sorumluluklar yüklenmiştir. Çok ulvi ve kutsi bir görevle sorumlu tutulmuştur. Allah’ı tanımak, emirleri istikametinde hayat sürdürmek imanın gereği güzel ameller işlemek, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalamak için yaratılmıştır. “ Hayatı ve ölümü yaratan Allah’tır.” (Mülk 2.) buyurarak hayatın ve ölümün kudret ve azamet sahibi Allah’ın elinde olduğunu, mülkün, mevcudatın, her şeyin sahibi Allah olduğunu ifade etmiştir. Doğru olmak, doğru bildiğimiz İslam’ı seçmek ve yaratıcımızın dediği istikamette olmak insanın görevidir. Günlük işlerimizde, sosyal ilişkilerimizde, alışverişlerimizde, doğru olmamızı dürüst olmamızı kur’an emr ediyor. Bu dini bir emirdir.
Peygamberimiz : “ Münafıkın alameti üçtür: söz söylediği zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” (Buhari Kitab-ul edeb, 44,bab,Müslim,El-birr ve’-Sıla) buyurarak içi dışı bir olmamızı kesin bir lisanla izah etmiştir. Dinimiz İslam’ın güzel ahlak kurallarından birisi de niyette, sözde ve işte doğruluktur. Ayet-i kerimede de: “ Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğrularla beraber olun, yani onlar gibi doğru olunuz.” (Tevbe, 119.) buyurarak doğru olmanın, doğru davranmanın doğruluk çerçevesi içinde hareket etmenin önemini vurgulamıştır. Dünya bir imtihan yeri, çalışması oranda öbür tarafta mükafat alır. Dünya bir bekleme salonudur adeta. Geldik gideceğiz. Sorguya çekileceğiz. Maldan, evlattan, makam ve yetkiden, konuştuklarımızdan ve her türlü davranışlarımızdan hesaba çekileceğiz.
İmanla gidenler ve salih ameller işleyenler, işinde, alışverişlerinde doğru olanlar, doğru konuşanlar, doğruluktan ayrılmayanlar hem dünyada hem de ahirette mükafatını alırlar. Doğru davranan, dürüst çalışanlar huzurlu ve mutlu olurlar. Gönül huzuru içinde işinde evinde hayat sürer gider. Bir ülkenin insanları doğru ve dürüstlük içinde çalışırsa o ülke kalkınır. Hile ile çalışan bir ülkenin insanları problem yaşarlar, sıkıntı görür ve felaketlerle sonuçlanır sonları. Cemiyetleri yıkan, ülkeleri krizlere sürükleyen, kaos ve fakirliğe götüren sebep doğruluktan sapmalar gösterildiği içindir. Bu tecrübelerle sabittir. Hileli mal üretmek, hileli iş yapmaya kalkışmak, söz verip sözünde durmamak o insanın itibarı sıfırlanır iş görmez olur sonu iflasla sonuçlanır.
Ülkenin her insanı, amiri memuru, işçisi işvereni, şehirlisi köylüsü, esnafı, siyasetçisi, etkili ve yetkilisi muteahiti ve her kesimdeki insanların doğru, dürüst, çalışkan, üretken, milletini ülkesini seven her insan bunu yapmalı yapmak zorunda. Bu doğruluk altın prensipler uygulanmalı. İnsan kalbine, gönlüne zihnine ve tüm vücudun zerrelerine işlemeli. Böyle düşünen böyle davranan insanlar o ülkenin mahkemelerine iş düşmez avukatlara iş düşmez. Mahkeme koridorları insanlarla dolup taşmaz. Hırsızlık olayı yaşanmaz. Millet birbirini aldatmaz. “ Bizi aldatan bizden değildir “ buyuruyor son peygamberimiz. Bu ruh ve heyecanı bu imanı vermek lazım. Avrupalılar bizden daha çok akıllı değildirler. Adamlar çalışıyor doğru çalışıyor, birbirlerini aldatmıyor. Birbirlerine hile ile yaklaşmıyorlar. Böyle bir millet elbette ki kalkınır, onlara muhtaç hale gelinir. Aslında doğru ve dürüst olma özelliği biz Müslümanlarda olması gerekirdi. Üzülerek ifade edeyim ki, biz doğru çalışmıyor, doğru iş yapmıyor, ve hele hele ihale yoluyla hazineden trilyonlarca para alıp, yetmiş sülalesine kadar mal varlığı elde ediliyor. Ondan sonra işsizler ordusu çiğ gibi büyüyor. Böyle bir ülke, böyle bir millet ileri gelişmiş bir ülke haline gelebilir mi. gelişme gösterebilir mi.
Gönlü huzur, kalbi rahat, kalkınmış, ilerlemiş, müreffeh bir hayat şartlarına sahip bir ülke olmak istiyorsak, dini ve dünyası mamur olmuş bir toplum olmak istiyorsak doğru olmak, doğru yolda olmak, peygamberlerin istikametinden yürümek, Allah ve kitabına göre hayatımızı düzenlemek gerekir. Yoksa bunun dışındaki yollar kapalıdır. Huzur, barış, kardeşlik ve mutluluk getirmemiştir. Doğruluk milletin hazinesidir. Kulla