Tarih 16.03.1988 i gösteriyordu.Halep’çe, Irak İle İran’ın sınırında yer alan şirin bir kasaba . Herkes işinde gücünde aileler bağ bahçe işlerinde huzurla yaşamını sürdürüyorlardı.Takvimler bu tarihi gösterirken, yakın tarihimize kara bir leke olarak geçecek olan bir katliam yaşandı Halep’çe de . Zamanın diktatörü Olan zalim Saddam Hüseyin’in emriyle Halep’çe üzerine kimyasal gazlarla bombalar yağdırdı. Müslüman Kürt kardeşlerimizin üzerine zehirli gazlarla ve kimyasal maddelerle çocuk -yaşlı, kadın- erkek, genç- ihtiyar demeden, gözünü kırpmadan acımasızca öldürdü, katletti şehit oldular.
Halep’çe katliamı kanayan bir yara gibidir. yıllardır Müslüman’ın kalbini, gönlünü yaralamıştır. Acı ve göz yaşı akmasına sebep olmuştur. Bu acıların bir daha yaşanmaması için iman, şuur,ihlas, rahmet , adalet gibi bir şuurun gönüllere , kalplere yerleşmesi için halkı bilinçlendirmek. Sevmek, rahmet, şefkat gibi İslam ahlakını insanlarımıza anlatmak. ‘’yaratılanı sevmek yaratandan ötürü.’’ prensibin topluma yerleşmesi için çalışmalıyız.
31 yıl geçtiği hale hala dün gibi hatırlıyorum. Göç olayında ne zorluklar gördüler. aç, susuz, perişan vaziyete dağ- tepe demeden yollara dökülen, evini, barkın,bahçesini terk ederek, bu mazlum insanlar çareyi Türkiye’de, ölümden kurtuluşu Türkiye’ye sığınakta buldular. Ne yazık ki, ihtiyar dünyamızın tarihindee nice böyle katliamlar yaşanmıştır. Müslüman kimliğimiz adına , Bütün Müminler kardeş olması hasebiyle, Bizler insani ve İslami duyarlılığa sahip olmamız hasebiyle, Kürt kardeşlerimize yapılan bu katliamı unutturmamak lazım. Ülkemiz hariç hiç bir İslam devleti bu zulmü, bu vahşeti ,bu katliamı kınamadı, görmezlikten geldi, duymazlıktan geldiler.. Müslümanlar açısında, olayın acı tarafı bu olsa gerek. bu vurdumduymazlıktır diye düşünüyorum.
Ülkemizde zamanın başbakanı rahmetli Turgut OZAL dünyayı ayağa kaldırdı adeta. BM telefonlarla çağrı yaparak duyarlılığın yerine getirdi. Kuzey Iraktan kimyasal korkusundan ülkemize binlerce göçmen geldi. Sınırlarımızı açtık, kapıları açtık, her zaman olduğu gibi, dün de bugünde enserliğimizi gösterdik. Gelen Kürt kardeşlerimizi bağrımıza bastık. Diyarbakır’da Bayındırlık binalarına yerleştirildiler.. Kızıltepe ve Mardin de göçmen Kürt kardeşlerimizi çadır kentler oluşturarak yerleştirildiler. Kızıl ayımız bütün fedakarlıklarını göstererek o günün şartlarında hizmet verdi. Ekmeğimizi paylaştık. Bu hizmetleri unutmamak lazım. Takdir etmek lazım diye düşünüyorum.
Zalimler dün olduğu gibi bugünde sürdürüyorlar. Suriye’de on binlerce insan katledildi. Yurdundan edildi. Evlerini başlarına yıktılar. Şehirleri binaları viraneye döndü. Mısırda zalim, diktatör sisi bir günde beş bin sivil ,masum orantısız silah kullanarak sivilleri katletti. On gün önce Yeni Zelanda’da fanatik, ırkçı bir terörist aslen Avustralyalı bir Hıristiyan camide, ibadet eden, dua eden masum elli kişiyi katletti. Şehit oldular. Bosna Her sek’te on binlerce sivil, masum Müslüman katledildi, Aileleri yok ettiler.. bütün bu katliamları ifade etmek anlatmak lazım. Bir daha bu vahşet ve katliamların yaşanmaması için, zalimlerin hak ettikleri cezalarını çekmek için katliamların yaşanmaması adına bu zulümleri, katliamları dile getirmek lazım.
Halep’çe de yapılan KATLİAM araştırmalara göre, 8.500 Müslüman Kürt kardeşlerimizi katletmişler. Nice aziz canları Hayattan kopartmışlar. babaların kucağında, anaların kucağında can vermiş bebekler, bir şey yapamamanın çaresizliğin içinde beraber oracıkta can vermişler. Gülistan caddesinde fotoğraf sergisi de bunu gözlemledim. Kimyasalları kullanarak bir şehri yok ettiler, yetişen otların kökünü kazdılar.bu kadar acımasızca bir vahşet sergilediler.
Müslüman olarak şuna inanıyoruz, Zalim zulmü ile, mazlum kendi ahi ile ahrete gidiyorlar. Bu haksız ve zulümlerin hesabını sorar. yüce Allah, (c.c) mahkeme-i Kübra da zalim ile mazlumun aralarında hükmü koyacaktır. Bu katliamların hesabı mahkeme-i Kübra ya kalmıştır. O günün azabı çetin ve şiddetlidir.