Zaman su gibi akıp gitmekte. Günler, haftalar, gece- gündüz ve yıllar birbirini kovalıyor. Akıp giden yıllarla dostları, ahbapları, bazılarımız çok sevdiğimiz anne ve babalarımızı kaybediyoruz. Toprağa verip ayrılıyoruz.
Kara toprağın kucağına verdiğimiz bircik sevdiklerimizi yalnız bırakıp, toprak ananın kucağına veriyoruz. Tonlarca ağırlığındaki kara toprağa verdiğimiz sevdiklerimizi ne yazık ki kaybediyoruz. Ellerimizle kara toprağın kucağına veriyoruz. Hüzünle , gözyaşı ile onlardan ayrılıyor, hiçbir şey olmamış gibi, hayata neşe ile sarılıyor ve Hayat devam ediyor
Gariplerin yurdu olan şu fani dünyada birer misafir olduğumuzu gösteriyor. Yolcu olduğumuzu gösteriyor. Sesiz dik duran şu mezar taşları dile gelse , lisan-i halleriyle konuşsalar çok şey anlatacaklarına inanıyorum.. İbret olsun diye, kendimce ders çıkarmak için ebediyet yurdunu hatırlamak için, bazı gün ve gecelerde mezarlıkları ziyaret ettiğimde hep bu duygu ve düşüncelerle dalmışım. O mekanlarda.
Şimdi Cizre’nin asri mezarlığında bulunan, çok Samimi bir arkadaşımın mezarı başındayım. Okul arkadaşım, sıra arkadaşım, çiçeği burnunda genç yaşta Nusaybin ve Cizre yolunda elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden arkadaşım, kardeşim, Adil Şanlı kardeşimin mezarı başındayım. Mardin İmam hatipte beraber okuduğum yıllarımızı anımsıyor, tabiri caizse o deli dolu yılları hatırlıyorum. Öğrencilik yıllarımızı hatırlıyorum. Vakıflar talebe yurdunda iken, yemekhanedeki yemek yiyişimiz, beraber okula gidişimiz, beraber toplu halde hamama gidişimiz, etüt salonunda ders çalışmalarımız, aradan otuz yıl geçmesine rağmen hala dün gibi hatırlıyorum. Hey gidi dünya fani dünya yıllar ne çabuk geçiyor. Kimisi kara toprağın bağrında yatar, kimisi saçlarına ak düşmüş, ihtiyarlamış, çocuk sahibi, torun sahibi olmuş hızla tükene bir ömür.
Adil kardeşimin geride gözü yaşlı bir eş, iki yetim çocuk bırakarak aramızdan ayrılalı yıllar oldu. Kendisiyle o elim kazada vefat eden sarı uzun saçlı çok sevdiği oğlu ve kendisi aynı yerde can veriyorlar. Sağ kurtulan gözü yaşlı bir eşi. Çok acı. Çok üzücü, ama takdiri ilahi elde ne gelir. Teslimiyetten başka. Evet kahrolası trafik kazaları çok can alıyor. sevdiklerimizi hüzünle, göz yaşı ile aramızdan alıp götürüyor.
Biraz kuran okuyarak, biraz dua ederek hüzünle ayrılıyorum Cizre mezarlığından. Cizre’ye gelmişken Memu –zinin mezarları başında birer Fatiha okumadan gitmek olmuyor. Oradan ayni mekanda bulunan Hz. Nuh’un mezarı diye inanılan uzun bir mezarın başına geliyorum oradan da içimden gelen bir dua ve biraz da kuran okuyarak , hüzünle Mezarlıktan ayrılıyoruz..
Mardin İmam hatip lisesi , Mardin kalesinin hemen dibinde yer alıyor. Dar sokaklarında kar- kış yağmur demeden adımladığımız sokaklar. Mardin ve dört yıl boyunca okula giderken, taştan yapılmış taş binalar, tarihi evler, eski Latifiye medresesi, Kasimiye medresesi, tarihi cami ve kiliseleri bir arada bulunan bir şehir. Mardin Dinlerin, dillerin buluştuğu kaynaştığı, Arap’ıyla, Türk’üyle Kürd’üyle, ayrı dillerin konuşulduğu , ayrı milletlerin bir arada, huzurla yaşadığı tarihi bir medeniyetler şehri Mardin.
Lise yıllarımın geçtiği, lise dönemimizin böyle hoş bir şehirde geçmesi bizi bu günlere tatlı yılara , hazırladı, bizi bugünlere getirdi. Ama ne hazindir ki bazı değerli dost ve arkadaşlarımızı kaybetmenin derin acısı ve hüznü içindeyim. Bu vesileyle Ahrete göç eden dost ve kardeşlerime Allah (c.c) rahmet etsin diyor, kabirleri pür nur, mekanları cennet olsun diyorum…