Hiçbir zaman bu dönem kadar dünyevileşmemiştik. bu kadar araba, bu kadar lüks evler, apartmanlar, bizi dünyevileştirdi. maddi refah yükseldikçe gözümüz hep maddede oldu. Gözü maddede olan kişinin, gözü maneviyattan kördür. Zenginlik bir Müslüman’ı dinden,maneviyattan Allah’ hatırlamaktan, ibadet şuurundan alıkoymamalı. Her memleketin refah düzeyi farklıdır. Her memleketin fakirleri olduğu gibi bizim memlekette de dar gelirli aileler elbette vardır.. Refah düzeyi yükseldikçe he nedense dinden uzaklaşma oluyor.
Dinimizi gereğini yaşamıyoruz. Peygamberin hayatını mücadele ruhunu bilmiyoruz. Çünkü okumuyoruz. Dinini okumayan bir millet o konunun cahili olur.. Okuma oranımız azaldıkça dini anlamaktan acemi oluyoruz. Kuranı hiç anlamıyoruz. Sporcuları tanıdığımız kadar maalesef sahabe-i kiramı ,peygamberimizin arkadaşlarını tanımıyoruz.
İmam hatip okulların, ilahiyat fakültelerin sayıları artmış ama ne yazık ki, bir o kadar dünyevileştik, dünyevileştikçe dinden uzaklaştık. Eskiden Müslümanlar daha şuurlu, daha ihlaslı, dini daha mazbut yaşıyorlardı. Bu gün maalesef bu şuuru ve bu ihlassı, bu istikameti bazı Müslümanlarda görmüyoruz. Futbol sahalarında on binlerce spor severlerin beşik gibi statları doldurmasına önem verdiğimiz gibi İslami müesseselerini şuurla istikamet gösterilmediğini gözlemliyorum….Mal, mülk, servet düşkünlüğü, bizi maneviyatta uzaklaştırdı. Kahvelerin dolu olması bun göstergesidir. İslam anlayışına göre, ibadet şükür, zikir lazım, futbol da gerekli. İslam sosyal hayatın bütün alanların kapsayan bir dindir. Dünya ve dünya nimetlerden el etek çekmek yoktur. Dünyayı yaşadığımız kadar ahreti içinde insanoğlu çalışmalı. Hedefi Allah ı tanımak olmalı. ne yazık ki bu kadar genç sayısını camilerde görmüyoruz. Bu da bize toplum olarak ibadetin, cami sevgisinden, ibadet ikliminden uzaklaştığımızı gösteriyor.
İnsan sadece dünya için yaratılmamış ki, bütün mesaisini, zamanını ve ömür sermayesini dünya için harcıyor. Bu işin birde ölüm ve ölüm ötesi hayat var. Ahrete olan inancımız var, fakat ne yazık ki icraata gelince, fiilimizde büyük çoğunluğumuz bunu yerine getirmediğini müşahede ediyoruz. Sabah namazına kaçımız gidiyor. Bizim camimizde cemaat on iki kişi, yaşı altmış üstü insanlar geliyor. Gidin bakın bütün mabetlerimiz bu durumda. Hazin bir tablo. Mahzun bir manzara değimli...
Gençlik neden cami havasını teneffüs emiyor. Bir spor sahasında yüz binler doldururken, burada bir çelişki var. Halkı yüzde doksan Müslüman olan bir memlekette bu zafiyet neden. Bir özeleştiri yapmak gerekirse Cami, cemaat, kuran ve sünneti yaşamıyoruz. İmanımızın gereğini amelimizde noksanlık var demektir...
Neden bu hale gelindi acizane kanaatime göre, TV dizileri, sabahlara kadar internet ve sosyal medya esiri olduğunu görüyoruz. Her köşe başında bir internet kahvenin varlığı görüşümüzü teyit ediyor. İnternet gençlerimizi esir almış durumda. Kötü bir bağımlılık göstermiştir. Zamanı çalmakta. Zamanını heder etmekte. Bunun yanında kitaptan uzaklaştık. Oysa bir düşünür diyor ki, ‘’Dünyadan isteğim, kitap dolu bir ev, çiçek dolu bir bahçe olsun yeter.’’ Okuyan bilir,bilen konuşur. Prensibinden hareket etmek gerekir. İslam’ın ilk emri hepimizin bildiği gibi okumaktır. Namaz değil,oruç değil, evet bu farzlar temeldir esastır. Fakat ilk vahiy Allah’ın emri oku ile başlar. Okumayı terk ettik bu vahim hale geldik.
İnsanı okumak, semayı, yağmuru, havayı, suyu, toprağı okumak.kainatı okumak, evet ama her şeyi İman nazarıyla ,Kuran , sünnet perspektifinden okumak. Tefekkür ederek, okumak, anlamak ve yaşamak gerek.. O zaman istenilen toplum oluşur ve hayat nevş-u nema bulur diye düşünüyorum…