"Allah'a inandım de, sonra dost doğru ol." (Müslüm. kitab-ul bab.13.H.no.38.) Fertlerin, cemiyet ve toplumların ıslahı, sulhu ve huzuru için bu hadis-i şerif yeterli. Allah'a iman, onun sevgili resülüne uymak, kutsi ve ulvi sünnet-i seniyesine ittiba etmek, sadece bu hadisle yetinip hayatını ve sosyal meselelerini bu istikamette düzenlemek sanırım yeterli gelir.
Allah' dayanmak, onun emirleri doğrultusunda hayatını düzenlemek, gereği şekilde yaşamak hakiki manada ona kul olmak, insanlara faydalı, yararlı çığırlar açmak insanı mutlu ve huzurlu kılar. Kulluk şuurun vermiş olduğu mutluluk içinde hayatını sürdürür gider. İzahını vermiş olduğum hadisin devamında, sonra dost doğru olmak içtimai, siyasi, ticari ve her türlü işlerimizde, ahlakta, adalette alışverişlerimizde, günlük muamelatlarımızda doğru olmamızı emr ediyor tavsiye ediyor peygamberimiz. Peygamberler bizim için bir örnek teşkil eder. Peygamberimizin bir özelliği de doğru ve emin sıfatı idi, tüm inanan müminlerinde onun gibi yaşamak, onun gibi doğru olmak, emin güvenilir olmak her müslümanın en başta gelen bir görevidir." Doğruluk hazinedir" atasözü günlük hayatımızın bir parçası haline gelmelidir. Atalarımız bu sözü gelecek nesillere amağan ederek doğruluğun ne kadar önemli bir özellik olduğunu beyan etmişlerdir.
Halıkımız yaratıcımız yüce Allah'da :" Seninle tövbe edenlerle birlikte emr olunduğun gibi dost-doğru ol aşırı gitmeyin, şüphesiz Allah yaptıklarınızın hepsini görür." (Hud..12.) Allah'ın emir buyurduğu gibi dost doğru olmamızı öneriyor. Peygamberini ve onunla beraber iman edenleri uyarıyor , bizim arzumuz isteğimiz gibi değil, Allahın buyurduğu gibi doğru olmak insanın hevesine arzusuna göre değil, Kur'an-ı kerimin ifade ettiği gibi, önerdiği gibi doğru olma gereği vardır. İmanda, amelde, günlük işlerimizin sevk ve idaresinde her türlü hal ve davranışımızda doğru olmamızı emir ediyor, "bizi aldatan bizden değildir." prensibini ön gören bir dinin mensubuyuz. Dolayısı ile başka din mensuplarının insanları bizim davranış ve ahlaki yaşantımızdan örnek alarak bizlere gıpta ile bakmaları gerekir. Bunu sağlamak için de bizim doğru sözlü, doğru ve güzel davranışlar sergilememiz gerekir. Bunu yapmak ve başarmak elimizde her inanan müslümanın elinde.
Sözlerimiz ve yaptıklarımız birbirini tutmalıdır. Bugün islam alemi olarak sıkıntı ve bir problem yaşıyorsak maddi ve manevi bir bunalım geçiriyorsak bunu altında yatan sebep sanırım doğru olmadığımızdandır. Doğruluk prensibine göre amel etmeyişimizden kaynaklanıyor. Bir cemiyet ve bir toplumu düşünün kimse kimseyi aldatmıyor, kandırmıyor kıskanmıyor, birbirini seven , birbirinin iyiliğini ve yararını isteyen bir toplum sıkıntı yaşar mı?
Doğru- dost doğru olmak imandan sonra geliyor." Allah'a inandım de sonra dost doğru ol." peygamberin bu mesajı, toplumları, devletleri bütün insanlık alemini kalkınmasını sağlayacak, huzurunu temin edecek, sıkıntıların giderilmesinde en iyi etken olacağını beyan buyuruyor. Bu hadis herkese ışık tutacak ileri medeniyetler seviyesine ulaştıracak birer altın prensiplerdir.
Devletler arası ilişkilerde ticari alışverişlerimizde bu prensip ve ilkeler doğrultusunda hareket eden kim olursa olsun, itibari, güveni daha da artacaktır. Bu ölçüyü fahri kainat habib-i kibriya Hz. Muhammed (A.S ) koymuştur. Konuyla alakalı şöyle ifade eder peygamberimiz.: "Doğru ve güvenilir tüccar kiyamet gününde peygamberler ve sıddıklar ve şehidlerle beraber olacaktır." ( Tirmizi, kitab-ul buyu. H.No. 1209) evet konu bu kadar açık ve net.Ahirette ve kiyamet gününe inanan bir müslüman için bu çok önemli bir mesajdır. Ahlakta olduğu gibi, doğruluk, adalet, emin, güvenilir, içi dişi bir olmayı emr ediyor yaratıcımız. Adil olmamızı adaletten yana olmamızı öneriyor.
Evet doğruluk imandan sonra gelir, her fert üstüne düşen görevi doğruluk prensibi çerçevesinde hareket ederse toplum ıslah olur, toplum ıslah olursa, devlet de ıslah olur. devletler ıslah olursa dünya sulh ve barış içinde olur. Dinimiz islam bu prensibi getiriyor ve uygulama alanına koymayı emr ediyor.
Bugün yaşadığımız şu sıkıntılı dünyamız insanları, baş döndürücü bir hızla insanlık bir bunalım ve buhran geçiriyor. Ekonomik krizler, batırılan bankalar, yolsuzluk ve çetecilerin hızla yayıldığı günümüzde, emniyetin olmadığı, güvenin sarsıldığı, cinayet, hırsızlık ve adam kayırmaların olduğu günümüzde bunun altında yatan neden, doğruluktan mahrum kalındığı için, doğruluktan nasibini almayanlar bu tür cürümler işlenmekte.
Dikkat etmek gerekirse ihale yolu ile kamuya ait resmi binalar deprem felaketinden yıkılıyor ve yerle bir oluyor.Niçin? müteahit eksik malzeme kullandığı için biraz çaldığı için nice canların gitmesine sebep olmuşlardır. Buda bize gösteriyor ki, doğru ve dürüst olmayan bir müteahit sorumludur ve mesüldür.
Ülkemizde yolsuzlukların temelinde, ahlaki yozlaşma ve ahlaki çöküntü olarak, kul hakkına riayet edilmediği için değerlendirebiliriz. Çocukların, gençlerin, toplumun her kesimindeki insanların kalbine Allah korkusunu ve sorumluluk duygusunu enjekte etmek gerekir. Bu mesajı kitle iletişim vasıtaları ile insanlarımıza ilete bilmek mümkün, bu yetkili ve etkili yöneticilerimize görev düşer bu yapılmalı, bu hem insani hem de İslami bir görevdir. Eğitim yoluyla gönüllere iletilmeli.
Bu anlayış ve kural gerçekleşirse arzu edilen huzur, mutluluk ve kardeşlik sağlanır, arzu edilen gelişmiş bir toplum haline gelebiliriz.