"Onlar ağızları ile Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa inkarcılar istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır." ( Saf.8.) Allah'ı tanımayan, hükmünü kabul etmeyenler, inkarcılar İslam dinini ,dolayısı ile Kur'anı ve din-i mubini ilke ve kurallarını, prensip ve ilkelerini kabullemeyenler güneşe üfürüyormuş misali gibi, kur'anı ağızları ile üflemeye kalkışmaları güneşe üfleyen adam misali gibi gülünç konumdadır. Adem (A:S ) dan son peygamber Hz. Muhammed (A.S) a kadar gelmiş ve geçmiş bütün peygamberlerin, ilahi mesajı ile mucadele etmişler, türlü sıkıntı ve işkencelere maruz bırakarak onları inançlarından, vazgeçirmek için her türlü entrikalarla başvurmaktan geri kalmamışlardır. Onlara gerici denilmiş, haşa yobaz denilmiş, alaya alınmış türlü hakaretlere maruz bırakılmışlardır. Mukaddes bildikleri davalarına her türlü çileyi çekmişlerdir. Yetki ve etkilerini kullanarak kariyerlerini öne çıkararak, makamlarına güvenerek, kötü emellerini göstermek için tarih boyu türlü desiselerle, hile ve entrikalarla Kur'an-ı mubine saldırmayı, dolaylı yollarla saldırmayı adet haline getirmişlerdir.
Bu ilahi mesaj yani Kur'an sönmemiş ve söndürülmemiştir. varlığı hakikatları, günümüze kadar gelebilmiş ve kiyamete kadar da devam edecektir. Ama ağızları ile Allah nurunu söndürmeye kalkışan nemrut ruhlu, fravn ruhlu, ebu cehilller, ebu lehepler sonları ne oldu ve şimdi neredeler.?
Başta izahını vermiş olduğum ayet-i kerimenin devamında, inkarciler, ateistler, materyalist düşünceye sahip insanlar, istemeselerde Allah nurunu tamamlayacaktır. Bütün bu sıkıntı ve problemlere rağmen. Tüm teknik ve teknolojik imkanlarını kullanarak, bütün imkanlarını her türlü zaman ve zeminde kullanarak, kitab ve mecmualarla, değişik platformlarla inanca, kitaba ve mukaddesata laf atarak sataşmış ve saldırmışlardır bütün bu imkanlarına rağmen, muvafak olmamışlar.
Bu millet bu müslüman millet zor gündede bu kitabını elinden çıkarmamış, cephede savaşta bile asker bunu cepinde taşımış ve yasin okuyarak Allah Allah diyerek, düşmana saldırmayı bilmiş ve bunun sayesinde üstün ve galip gelmiştir.Nur-u Kur'an İslamın sedası yeryüzünde tüm haşmetiyle ezanıyla, camisiyle, namaz ve minare ve kubbesiyle varlığını sürdürmekte. Zaman ilerledikçe kur'an hakikatları bir bir gün yüzüne çıkıyor.
Bir ingiliz misyon şefi Zevimer şu zehir kusturucu sözü bizi bu çalışmaya sevk etmiştir. Diyor ki :" Bir bardak içki ve bir çiplak dansözün, Muhammed'in dinine uyanlarda yapacağı tahribatı, bin top yapamaz. O halde müslümanları alkol ve fuhuş bataklığında boğmaya çalışınız." (Şeriatçıları yok etmek için varız. Adlı kitabın arka kapağındaki not.Fatla yayn.Selim AL:) İşte bu metodla yola çıkarak, evlatlarımızı Allah'ın nurundan soğutmaya çalışıyorlar. Çeşitli etkinliklerle, şu memleketin maneviyatına saldırılmakta, bombardıman altına alınmakta.
Ayşe ve Fatmaları güzellik yarışmaları adı altında vucutları teşhir etmekte, kadını bir meta olarak kullanılmakta, dolayısı ile helal haram, günah mefhumu bilmeden bu tür etkinliklerle bizim evlatlarımızı Kur'an hakikatlarından soğutmakta, onları maneviyattan habersiz yetişmesine sebep olmuşlardır. Bu şekilde müslüman gençleri islamdan ve kuran dan yoksun bırakarak yabancı bir gençlik haline getirilmiştir.
Kur'an Allah kelamı olduğunu, beşer sözü olmadığı, her akıl sahibi bilir ve anlar. Kandırılan islamdan bihaber yetişen insanlardır. Bu zaafiyet bizimdir müslümanlarındır. Kur'an güneşi bir harfi ve ayeti hiç değişikyiğe uğramadan bütün tahribat ve entrikalara rağmen tazeliğini koruyor.Kadın, para , nefis ve buna giden bütün yollarla basın yayın, yoluyla gençliği elde etmek, işi önce onlardan başladılar, bütün bu olumsuzluklara rağmen, Allah'ı bilen, peygamberi tanıyan ahiret inancını taşıyan inançlı bir nesil var. Bir gençlik var. Anne ve baba hukukunu bilen, memleket ve millet sevgisini bilen, vatanını seven gençlik, dün olduğu gibi bugünde vardır ve yok olamazlar.
İnsan sadece madde den ibaret bir varlık değildir. Sadece dünyaya yönelik , dünya hayatı için yaratılmamış bilakis o, hem dünya hayatını düzenleyen süsleyen, imar eden, okuyan ilim ve araştırma yapan bir insan olarak yaratılmış, aynı zamanda daha çok ahiret hayatı için çalışan bir varlıktır. Hedef ve gayesi bu doğrultuda olmalı. Varsın inanca saygı duymayan, Allah'ın kelamına lafla sataşsın hayat onları oyalayıp dursun, ölüm olayı, ahiret hayatı insanı çok düşündürüyor. İster istemez insanı Allah inancına götürüyor. Onların düşündükleri nefislerinin esiri olmuş, makam, şöhret, sadece dünya süsü, nefis ve her şeyi meddeden ibaret olduğunu sanan zavallılar olarak anlamak lazım. Çünkü Allah'ı tanımayan, bilmeyen, Allah'ın yer yüzünde en üstün varlıkları olduğu gerçeğinden habersiz olanlar varlıkların en zavallılarıdırlar.
Yüce Allah: "Gerçekten bu kur'an insanları en doğru yola iletir ve yararlı işler yapan müminlere büyük bir mükafat olduğunu müjdeler." (İsra.9.) Kur'anın insanlar için bir hidayet ve yararlı işler yapanlar için mukafat alacaklarını, doğru yola ilettiğini ifade ediyor. İnkarcı grup bu gerçeklerden habersiz olduğu için hayatını ve geleceğini zararla noktalıyor. Bir başka ayette: "Ahirette inanmayanlar a da elem verici bir azap hazırladığımızı bildirir."(İsra.10.) ayette de ahiret inkar ve kabul etmemek tamamen ilahi vahyi, inanç menzumesini kabul etmemek anlamını taşır. Dolayısıyla bu insanı dünya ve ahiret zavalısı haline getirir.
İslam ve Kur'an pusulası ile yoluna devam edenler, yanlışlıklara sapmadan o nurlu yoluna devam etmişler, hem dünyalarını mamur hemde ahiretlerini mesrur ederek çalışan bu uğurda gayret gösteren, çeşitli eza ve cefalara katlanan bu zümre muvafak olmayı bilmişlerdir. Azmin, inancın, karalığının, haklılığının önünde hiç bir engel yoktur.Yeterki insanoğlu samimi olsun, bilgili ve dinini bilen olsun. Varsın aklı gözünde olanlar güneşe istediği kadar üflesin, kimsenin söndürmediği gibi onlarda bu yolda yorulup hayatı hüsranla noktalanacaktır.