Allah'a teslim olmanın en açık örneğidir dua. Dua, kişinin kendi aczi yetini, fakirliğini, noksanlığını, çaresizliğini yaratıcısına beyanıdır. Tıbbın, ekonominin, zenginliğin, makam ve yetkinin bazen çaresiz kaldığı durumlarda insan, bütün varlıkların yaratıcısı, yöneticisi, onun kudret eliyle sevk ve idare ettiği Allah'a baş vurmakta bulduğu, sıkıntılarının çare ve çözümünü onda aradığını görüyoruz. Dua kulun görevidir. Dua başlı başına bir ibadettir.
İnsan, dua ile kalben, ruhen, zihnen, manen huzur buluyor . Dua ile göz yaşı dökmek, günahlarına pişmanlık duymak, kötü işlere pişmanlık duyarak rahmetine muhtaç olduğunu ibraz etmek, ellerini sema ye, rahmet kapısına kaldırmak, O'ndan istemek ,kullukla O'na teslim olmanın işaretidir. Dua ibadetin özüdür.
'' Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetimiz var.?'' (Fukan.77) demek kulun değer ölçüsü Yüce yaratanına göstermiş olduğu kulluğun en güzel şekli olan dua ile ortaya çıkmakta ve bilinmektedir. Duası olmayanın, Allah katında bir değeri yoktur. Bir başka ayette Canab-i Hak buyuruyor ki, '' bana dua edin, size cevap vereyim.'' ( Mü'min. 60) Dua başlı başına bir ibadettir.
Peygamber efendimiz: ' (A.S.V) Yüce Rabbimizin kendisine açılan elleri, yönelen kalpleri, yalvaran dilleri boş çevirmeyeceğini müjdelemiştir. Bugün her zamandan daha çok, milletçe duaya muhtacız.
Dua bir istektir. Ezel ve Ebet sultanının kapısını çalmaktır. Dua yaratıcının rahmet deryasından kulun kalbine düşürdüğü bir damladır.
Zaten aciz, fakir, şefkate muhtaç, kusurlu ve noksan insanoğlu sığınacağı, isteyeceği , başvurabileceği, çalabileceği Rabbinden başka bir kapı mı var.? Evet bizler bu katı kalplerimizin yumuşaması için, kalplerimizin ve gönüllerimizin huzuru dua ve zikirlerle ancak sağlanır , diye düşünüyorum.
Allah'ın en çok sevdiği şey nedir, bilir misiniz.? Kulun, kendi acizliğini ve kusurunu , fakirlik ve ihtiyacını anlayıp, dergah-ı İlahiye yönelip tövbe ve istiğfar etmesidir, yalvarmasıdır, dua etmesidir. Allah'ı en çok hoşnut eden şey duadır...
Yani kişi halini anlıyor,yanlışını görüyor, hatasını biliyor, ondan da yüce Rabbine itirafta bulunuyor. Diyor ki, '' Evet Allah'ım! Ben günah işledim, yanlış yaptım kusurluyum Sana sığınıyorum, senin rahmetini diliyorum, bir daha yapmamaya söz veriyorum. '' İşte kulun bu hali, Allah'ı en razı eden durumdur.
Elbette ki Allah'ın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Allah'ın her ikramına,lütuf ve ihsanına insanoğlu yani bizim ihtiyacımız vardır. fakat Allah'ın verdiği bunca nimete karşılık kulundan bir takdir ve şükran ifadesini görmek istemektedir. Acaba biz bu nimetlerin kaçta kaçının şükrünü eda edebiliyoruz.? Kulun vazifesi sadece Rabbine yönelip dua etmektir. Allah'tan bizlere bahşettiği, lütfettiği bunca sayısız nimete karşı, iyiliğine karşı şükran borcumuzu ibadet ve dua ile belirtmeliyiz.. Dua yoluyla af ve rahmetini ve mağfiretini talep etmeliyiz...
Kulun vazifesi, ne kadar günahkar da olsa , tövbe kapısının sürekli açık bulunduğunu bilmesi, tövbe ve istiğfarı ağzından düşürmemesi gerekir. Allah'ın rahmetinden asla ümit kesmemek gerekir. Allah'ın rahmeti azabından daha çoktur. Kul samimiyetle Allah'a yönelirse, samimiyetle günahlarından göz yaşı döküp, pişmanlık duyarsa, pişmanlık gözyaşı alevli ateşi söndürüyor.
Günahlarımıza ağlayıp, pişmanlık duymak, tövbe etmek dua ile bunu itiraf etmek kulun hayrınadır. Bugün ve bu zamanda hepimiz insan olmamız hasebiyle iltica etmeliyiz...