Ölüm olayı biz insanları çok düşündürmeli. Ölüm olayını hiç bir güç, kuvvet, zengin, fakir, devlet başkanı , kim olursa olsun ölümün önüne geçemiyor. Ölümü durduramıyor. Ölüm karşısında insanoğlu çok aciz ve biçaredir. Allah rahmet etsin, dün mutat sabah sporunu yaparken ünlü iş adamımız Mustafa KOÇ kalp krizinden vefat etti.
Haberleri izlerken bir ara düşündüm daldım.. Doktorların yapılan bütün çabalarına rağmen , ambulans uçakların devreye girdiği, tıp imkanlarını seferber ederek , sağlık personelleri doktorlar seferber oldular, Mustafa KOÇ un duran kalbini çalıştıramadılar. Ne yazık ki, KOÇ u hayata döndüremediler. ecel vakti geldiği zaman ,ne bir saat geri, nede ileri gidebilir. Kaderinde ne varsa, insanoğlu onu görecek. Demek ki ömür tükendi, , ölüm bu saatte vaki oldu. Şahsım adına, Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine baş sağlığı diliyorum. Mustafa koç dünyada ilk on zenginler arsında yer alıyordu. onun iş alanında bir milyon insan şu anda çalışıyor. bu kadar insana ekmek kapısı açmıştır. Memleket ve millet için, ülke için büyük bir kayıptı.
Ama Takdir-i ilahi böyle tecelli etti. Kadere rıza göstermekten başka yapılacak bir şey yok. Bir ilahi de ifade edildiği gibi: '' Ölmemeye çare mi var.'' diyerek gerçekten de maddi açıdan eğer ölüme çare olsaydı, Mustafa KOÇ ve koç ailesi bütün servetini ölmemek için harcardı. Fakat ölüm olayı bam başka bir durumdur. Para pul fayda etmiyor. Önüne geçilmiyor.
Ekonomik imkanlar, para pul ne yazık ki ölüme çare bulamıyorlar. Demek ki ölmek var, gitmek var, tek başımıza kabir denilen iki metrelik bir çukura girmek var. ahret yurduna sevkiyat var. Kabir çukuruna adım adım adım gidiyoruz.. kabir kapısı açıktır kapanmıyor. Her gün sevdiklerimiz, dost ve arkadaşlarımız aramızdan ayrılıyorlar. her an gitmek mümkün. Eceli gelen gidiyor. Hastalara reçete yazan doktorlar, ilaç yapan firmalar ölüme çare bulamazlar. Zaten efendimiz : '' Her derdin bir devası var, fakat iki şeyin dermanı ilacı yoktur, bunlar, ölüm ve ihtiyarlık. '' buyurarak bu gerçeği seslendirmiştir. İbret almak lazım., ölümden ders çıkarmak, ders almak lazım. mezar taşları bize çok şeyi hatırlatıyor.
Nice azizler, nice zenginler, niceler gençliğin baharında göçüp gidenler kara toprağın bağrında şimdi yatar. Hayatın ölümsüzleşmesi için, ebedi hayatı kazanmak için ömür sermayesini iman, ibadet ve güzel ahlakla bu dünyada yaşamak gerekir. Bütün peygamberler bu düşünce ve inanç için gönderilmişlerdir. İman, amel-i Salih işlemek. Bunu tavsiye etmişlerdir.
İbret almak lazım. Düşünmek lazım. Her halükarda herkes ölüm şerbetini içecek. Kuranın ifadesiyle: '' Her nefis ölümü tadacak ve sonra bize döndürüleceksiniz.'' buyurarak insanları ikaz ediyor. Bu ikazı dikkate almak lazım. Ölüm var diye dünyadan el etek çekmek yok. Elbette ki, doğru çalışmak, dürüst olmak, harama bulaşmadan helal yollardan kazançlar elde etmek, ailesinin geçimini sağlamak için çalışmak gerekiyor.
Dünya malına mağrur olup, dünya süsü, makam ve şöhreti insanı aldatmamalı. Makam, şan, şeref, şöhret ve şehvet esiri olmamak bu metalarla kişi ALLAH'I anmaktan, Allah'ı tanımaktan, ona karşı isyan etmemek, nankörlük etmemek, ubudiyette kusur etmemek lazım. İnsan asli vazifesini unutmamalı. Adaletten, doğruluktan ayrılmamalı. insanlara faydalı olmalı, hayırda yarışmalı, Kuran ve Peygamber sünnetinden ayrılmamalı. Sorgulanacağız, maldan, evlattan, ömürden, bildiklerimizden, kazancımızdan sorgulanacağız.
Ölmeden önce nefsimizin bir muhasebesini yapmak lazım. En akıllı o kimdedir ki, hesaba çekilmeden önce nefsini, kendisini hesaba çekendir buyuruyor efendimiz.