Sağlık, sıhhat, afiyet ve en önemlisi de hayat en büyük nimettir. Sağlık zenginlik, makam, şöhret, unvan ve her türlü varlık birer nimettir. Bana sorarsanız en büyük sermaye, en büyük nimet sağlıktır. Sağlık ve sıhhat nimetidir. Sağlığımızın kıymetini iyi bilmeliyiz. Hayırlı hizmetlerde kullanmayı bilmeliyiz. Zaten bundandır ki peygamberimiz: “ İnsanların çoğunun kıymetini bilmeyip aldandığı iki nimet vardır. Bunlardan biri sıhhat, ikincisi boş vakittir.” (Tecrid –sarih terc. C.12.shf.390.) buyurarak bu gerçeği açık bir lisanla anlatmıştır.
Dünyaya hükmeden Kanuni Sultan Süleyman da şu beytiyle, sağlığın önemini çok veciz bir şekilde ifade etmiştir. Bu beytini 1991 yılında Isparta Eğirdir kemik hastanesin kapısında okumuştum. Çok hoşuma giden bu vecizeli beyti, sizinle de paylaşmak istedim. Şöyle diyordu
Kanuni Sultan Süleyman: “ Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,” “ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Bu tarihi vecizeli beyti okuyup düşünmemek elde değil sevgili okurum. Bazılarını gördüm acil servislerinde oksijen tüple nefes almaya çalışıyor. Yardım bekleyen hastalar. Nice gençlerin ortopedik sandalyeye mahkum olmuşları gördüm. Ruhi, fiziki bakımından sağlığını kaybedenleri gördük. Gözlerini kaybetmiş nice gencecik delikanlılar. Teröre kurban olmuş fidan gibi delikanlıları gördüm. Sağlığını kaybetmiş bir sarhoş şoförün yüzünden trafik kurbanlarını gördüm.. Bir anlık dikkatsizlik etmiş, aşırı hız yapmış kendini bilmez sözüm ona bazı şoförleri gördüm. Bunun neticesinde, trafik canavarına yakalanmış ocakları sönmüş aileleri gördüm. Sağlığını kaybetmiş bir ömür boyu yatağa mahkum insanlar var. Sekiz buçuk milyon insanın bu ülkede özürlü ve engelli yaşadığını düşünmek lazım. Düşünüp şımarmamak lazım. Haddi aşmamak lazım diye düşünüyorum. Sonuçta ölmek var, kabir çukuruna tek başımıza girmek var, sağlığı kaybetmek var. Hastane acil servisleri, yoğun bakım üniteleri buna en iyi örnektir sevgili okurum. Küçük bir diş ağrısı, küçük bir kemik için, bu kadar donanımlı aletlerler, laboratuarlar, ilaçlar, doktorlar, kürsüler hazır hizmet vermekte. Bu organlar bedava verilmemiştir insana. Bunun gibi daha nice örnekleri sıralamak mümkün.
Tüm bu durumları düşünmek zorundayız. Düşünüp ibret nazarlarıyla hayata bakmak, hayattan dersler çıkarmak durumundayız. Böyle düşünüp, bu durumları dikkate alıp, hayata daha güzel bakabiliriz. Böyle düşünen bir insan, iman nazarıyla, Allah inancıyla dünya ya ve olaylara bu şekilde bakan bir insanın, kötülük yapması, kötülük düşünülmesi, çete kurması, adam kandırması, yalan söylemesi, insan öldürmesi, hileye başvurması, ihaleye fesat karıştırması düşünülemez diye anlıyorum. Tüm Mukaddes kitapların, tüm ilahi emirlerin, tüm peygamberlerin gönderiliş amacı budur. Bu sıkıntıları gidermek içindir.
Hayat güzeldir. Hayatı anlamak, insanın kendini bilmek, kainatı ve kainat içindeki tüm varlıkları tefekkürle okumak, anlamaya çalışmak, yaratılış amacını düşünmek imanın gereğidir.
Peygamberimiz buyuruyor ki; “ Beş şey gelmeden beş şeyin değerini bil; ihtiyarlanmadan önce gençliğin, hastalanmadan önce sağlığın, fakirliğe düşmeden önce zenginliğinin, meşguliyet gelip çatmadan önce boş vakitlerinin ve ölüm gelmeden önce hayatın değerini bil.” (Fethul – kebir.1/203) bunun değerini bilip ona göre hayatımıza anlam verelim. Sevgili okurum…
Vücudumuz, sağlığımız, gençliğimiz, makam ve unvanımız ve zenginliğimiz her şey birer nimettir. Bu nimetler elimizde iken kıymetini bilmek hakkını vermek, hayırlı işlerde harcamak, hayırlı hizmetlerde bulunmak lazım. Yoksa verilen bunca nimete karşı nankörlük yapmış oluruz buda bize karşı bir hesap olarak karşımıza çıkar. Hayatı olayları bu açıdan bakmak yaşamak lazıım diye düşünüyorum...