Şu dünya hayatından nice zalimler ve mazlumlar geldi geçti... Mazlum ahi ile zalimler “de”zulümleri ile baki aleme gitmişler. Bir mahkeme-i Kübra da yargılanmak üzere göç ettiler. Mazlum hakkını alamadan, ahı yerde kalarak gidiyor. Zalim zalimliği ile ne yazık ki, bu dünyadan gerekli cezayı almadan gidiyor. Dikkat edilirse ikisi de gidiyor. Dünyadan Hak, hukuk , adalet yerini bulmadan , vicdanın kabul etmediği, kabul görmediği bir şekilde baki aleme gittiler. Bir adalet lazım. haklının hakkının alınması gerekir.Yoksa vicdanlar yaralanır. Haksızlık olur…
Dünyayı ağlatan nice zalimler gelip gittiler. Tarihin kaydettiği belli başlı bazı zalimler vardır. Her birinin hayat hikayeleri yazarsak kitaplara sığmaz, burada bir makaleye sığmaz.. Bunlar; Nemrut, Firavun, Zalim haccac, Hasan sabah, Lawrence, Lenin, Stalin,Troçki, Mao, Mussolini, Çavuşesko,Hitler,Abdunnasır,Hafız Esat,Saddam Hüseyin ve Hafız Esadın oğlu Başar Esat Bunların ellerinde, on binlerce masumun kanı vardır. Nice masumları öldürmüşler. İnsanlık ve tarih bu Zaimleri asla affetmeyecek. Bu zalimler zulümleri ile, mazlumlarda mazlumluğuyla gittiler. Gayri ihtiyari gittiler. Onların elinde kalsaydı hiç ölmezlerdi. Fakat ; ölüm onları berzah alemine sevk etti. ilahi bir güç onları saltanatlığından , saraylarından edip, mezara götürdü . Mazlum ile zalim mahşerde hesaplaşırlar…Allah aralarında hükmedecek.
Hak , hukuk,adalet, vicdan baki alemde Allahın adalet terazisinde tecelli edecek. Bizi yaratan, bizi rızıklandıran, insanın her türlü ihtiyacını dünyada karşılayan Allah, zalim bir kimseyi cezasız bırakmaz. Adaletin gereğidir. Bunun yerine gelmesi lazım. Mazlumun ah-u feryadının dinmesi, hak sahibinin hakkın alınması lazım. Dünya imtihan yeridir. Bu imtihandan ahrete ceza veya mükafatını almaya gidiyor insan . dünyada yaptığı kötü veya iyi şeylerin karşılığını görecektir. Zerre miktar kaybolmaz. Hak yerini bulacaktır. Hüküm yerini bulmasın mı.?
On kişi birinin malı veya canını alıyor. Kimse görmedi, bilmedi, beşeri hukuka bildirmedi. Peki o mazlumun hakkı, hukuku alınmasın mı.? Haydutlar, yol kesiciler, masum insanları katlederken hesap sorulmasın mı,? gönül arzu eder ki, daha bu dünyada cezasını çekmeli. Fakat bazen cezayı çekmeden zalimin zumlu ona kar kalıyor. Fıtrattan insanoğlu ahrete, hesap gününe muhtaçtır . Allah’ın adaletine muhtaç. Allah’ın çetin azabı şiddetlidir. Orada torpil yok, adam kayırma yok, rüşvet yok, avukat tutmak yok. Eller konuşacak,eler eller neler yaptın ey eller , hepsi bir bir konuşacak, gözler, diller konuşacak. Elli gramlık dillerimizi ağzımıza konuşma kabiliyetini veren ve konuşturan Allah; ellerimizi de mahşerde hesap gününde konuşturabilir, konuşturacak..
Peygamberimiz şöyle buyurur; ‘’ Ne zulmediniz, nede zulme uğrayınız. Zulüm kıyamet günü zulmettir. ‘’ şeklinde bizi uyarmıştır. Bugün ne yazık ki aynı şekilde zulüm devam etmekte. Zulüm çarkı sistematik olarak bazı dünya liderleri ve idarecileri tarafından halkı fakir olan ülkelerin, zenginlik kaynaklarına göz dikerek, talan ederek, zulüm etmekte veya o halkı birbirine kırdırarak zulümlerine devam ettirmektedirler...Genç ihtiyar,masum çocuklar o zalimlerin bombaları ile öldürülmekte. evlerini viraneye çevirmekte.Koca şehri harabeye çevirmekte. Bütün yaşanan bu zulümler saltanatlarını korumak, hakimiyetlerini sürdürmek fakir ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarına sahip olmak için…
İslam dininin evrensel değerlerini kendilerine hayat düsturu alarak uygulasalar, ’’ kendi için istediğini kardeşi için sevmedikçe iman etmiş olamaz .’’ buyuran bir peygamberin ahlaki kriterlerine iman ederse ve gereğini yaşarsa bu zulümler işlenmez. Ebedi hayata inanan kişi, ebedi ilahi adalete , ve mahkeme-i Kübra dediğimiz büyük mahkemeye inanmış olsalar bu cinayetler, bu vahşetler ve bu zulümle işlenmezdi…
Yaşanan bu haksızlıklar ve zulümler ne yazık k, sadece İslam coğrafyasında cereyan etmekte. Ölen ve öldürülen İnsanlar adı Ahmet ve Muhammet’tir. Olayın en acı tarafı da budur.
İnsanlık Hz. Muhammed’in ahlakına , adaletine ve rahmetine, şefkatine muhtaç. İnsanlığa takdim ettiği Kuran ve sünnetini yaşamaya muhtaçtır. Sadece kuran yetmez , sadece sünnet de yetmez. Kuran ve sünnet bütünlüğü içinde beraber yaşayarak, hayatında tatbik ederek çözüme kavuşabilir. Ne zaman ki, insanlık onun rahmet, şefkat ve adaletinden uzaklaştıysa, o zaman insanlık büyük bunalımlar yaşamıştır. Karanlık dönemler geçirmiştir. Savaşlar, kan davaları, göçler, katliamlar, cinayetler işleniştir. Zulüm olmuştur. Adaletsizlikler ve haksızlıklar artmıştır... insanlık büyük bir dram yaşamış, vahşetleri görmüştür.
Bugün İslam adına çıkan bazı örgütler zulüm yapmakta. Kafa kesmekte. Yargısız infaz yapmaktalar. Mukaddes değerlere türbe ve evliyaların mezarlarını tahrip etmekteler. İntihar bombalarla pazarlarda masum sivil insanları öldürmekteler. Yapılan bu cinayetler insan ve insanlığa yapılmış en büyük zulümdür. Vahşettir. cinayettir. Bu cinayetleri kimse İslam’a mal etmeye hakkı yoktur. İslam da terör yoktur. İslam’da İnsanı yaşatmak vardır. İslam’ı öyle yaşamalıyız ki, sana gelen İslam’la hayat bulsun.
İslam öncesi asra cehalet devri denmiştir. O zamanda kadın insan yerine konmazdı. Kız yavrular kumlara diri gömülüyordu. Savaş, zulüm, talan putlara tapma gibi karanlık bir cehalet içinde idiler. Ne zaman ki Hz. Muhammed’e inandılar, imanın gereği yaşadılar, İslam’la müşerref oldular o zamanda asrı saadet devri olmuş, o döneme asrı saadet devri denildi. Hala dönemi arar hale geldik . Müslümanlar olarak , hata tüm insanlar asrı saadet dönemini arar hale geldik..Asri saadet uzak değil, yakın, onlar gibi iman edip, İslam’ı yaşarsak huzuru, saadeti, adaleti, can güvenliği ve emniyeti göreceğiz, yaşayacağız…