Nazagah-i ilahi kalptır. Kalplerin yumuşaması sevgi ile olur. Şefkat mekanı olmalı kalpler. İnsan sevgiye muhtaç. sevmeye sevilmeye muhtaç bir varlıktır. Bakıyorsunuz insan bazen ağlıyor, bazen gülüyor, bazen sevinçli, bazen huzursuzdur.
Bilinmeyen bir denklem gibi. İnsan şefkate, rahmete merhamete muhtaç bir yaratıktır. Fıtratında bu duygular vardır. İnsan fıtrat üzere yaratılmıştır." Her çocuk İSlam fıtratı üzere doğar ."buyurur son peygamberimiz. yedi yaşındaki veya beş yaşındaki kız çocukların annesi namaz kılarken, o çocuk da annesini taklit ederek, namaz kıldığını görüyoruz. Annesinin taklidini yaparak, namaza durduğunu, onun gibi secdeye vardığını, annesi veya babası gibi rukua, secdeye vardığını gözlemliyoruz.
Kalpler zikirle, Allah'ı anmakla huzur bulur. rahat bulur. Camiye namaza devam eden bir mümin, dünyanın hay huyundan sıyrılarak, az da olsa uzak kalarak huzur bulduğunu anlıyoruz. Namazla, abdestle, kuran okumakla, dini tefsir, dini kitapları 0kumakla, insanın iç dünyası, iç huzuru bulur. rahat olur. iç dünyası ahiret inancı ile, Ahireti düşünmekle, huzur bulur. bunu devam ettiğimizde insanda bir iç huzurun sağlandığını yapılan röportajlardan anlıyoruz.
Vücudun etmek, su uyku gibi gıdaya ihtiyacı olduğu gibi, kalplerin, gönüllerin, vicdanların gıdası da, ibadetle, iman hakikatlarını anlatan dini tefsirleri okumak, anlamak, ibadet etmek, alnını secdelere koymak, Allaha şükran borcunu yerine getirmekle sağlamalı. İnsan sadece dünya için, sadece yemek, içmek, uymak için yaratılmış bir varlık değil ki. İnsan üstün yeteneklerle donatılmış bir varlık olması hasebiyle İmanla, inançla, başkasına zara vermeden meşru dairede dünya ve ahretini kazanmakla görevli bir harika varlıktır.
Mardin'deki katliamların ana sebebi kin, husumet ve düşmanlık neticesidir diyorlar yetililer. bu kin, husumet, düşmanlıkları yok etmek için, bu kötü ahlaki düşüncelerin önünü kesmek için, kalpleri kazanmak lazım. kalplere rahmet, merhamet, sevgi, şefkat , iyilik, iman, inanç, ve saadeti dareyni, her iki dünyanın saadetini, mutluluğunu yakalamak için, İslamın evrensel değerlerini, peygamberin ahlakını, sahabe hayatını ve ahlaki yaşantılarını yaşamak lazım diye düşünüyorum. Kalplerin kazanmanın yolu, dini doğru yaşamaktan geçer.
Bakınız dini okumak, Peygamberin ahlakını okuyarak anlayarak, kalplerimize, gönüllerimize yerleştirerek. yaşamak lazım. Namaz kılan adam, gerçek anlamda namazı kendisini kötülükten menetmişse o namaz kabul edilmiştir.Kabul olsun diye kılmalıyız. şekilcilikten uzak, gösterişten uzak, bir anlayışla dini, ahlaki yaşamalıyız. Kuranın ayetlerini, Peygamberimizin hadislerini okuyarak, anlayarak ve en önemlisi yaşayarak, toplumsal yaşantımızla, hal ve davranışımızla yansıması lazım.
Bu memleket silah, şiddet, baskı, terör, çete, mafya örgütlerden çok çekmiştir. Çok çektirmiştir. Faili mechuller, her gün toprak altından çıkan ceset ve silahlar. Bu sıkıntıları yok etmek için, milletçe dini gerçek anlamda yaşamalıyız. Taklitten uzak, gösterişten uzak, bir anlayışla yaşamak lazım.
Söylemlerimizle fiilerimiz birbirini teyid etmeli. Bir Müslüman her gün bir cüz kuran kerimi evinde okumalı. Bir Müslüman her gün mutlaka evde çocukları ile, eşi, annesi, babası veya çocukları ile ailece cemaatle namaz kılmalı. Yedi yaşındaki bir çocuğun, namaz kılan bir anne veya babasına bakar, yetmiş yaşına bastığı zaman dahi bu tabloyu hatırlayarak namazın bir ibadet olduğunu, namaza şuuruyla yaşayan bir genç şiddet taraftarı olması düşünülemez.
Camide namaz kılan bir adam sünnetlerini evde kılması daha uygun görüyor imam-i şafii Hz.. neden evde sünnetlerinizi kılınız diye tavsiye etmiş. evde namaz iklimi, namaz ibadetinin havası olsun diye, evdeki çoluk- çocuk aile bireyleri de görsün, analsın diye. Bir evde namaz kılınmazsa, o ev manevi yönden virane bir yer gibidir. Virane yer yılanların, çiyanların, akrep ve kötülüklerin üreme yeri olarak anlamak mümkün. Manevi yönden yoksun bir aileden her türlü kötülük beklenir. demek ki, kalpleri fethetmek, namaz, ibadet, zikir, şükür ederek, kuran okuyarak, dini tefsir ve dini kitap okumak gibi maneviyatını kazandıran şeylerle kazandırmalıyız. Toplumun, bireylerin ıslahı, canavarlaşan kalplerin yumuşaması, katılaşan, merhamet duygusundan yoksun gönüllerin kazanması bu tür dini etkinliklerden geçer.