İnsanlık tarihine düşen kara bir sayfadır Halepçe katliamı. Aradan yüz yıllar geçse de ne unutulur nede bu katliamı gerçekleştirenleri ve destekçilerini ,sessiz kalanlarını af etmek mümkün değildir. B,ir yandan Halepçe’nin yıldönümü anarken, yine Dünya’da katliamlar ne yazık ki devam ediyor.
Birkaç gün önce Yeni Zellanda’’da Cuma namazını kılan Müslümanlara yönelik terör saldırısıda tüm vicdanları yaralamıştır. Bir cani tarafından işlenen katliamda namaz kılmak için camide toplanmış olan Müslümanlara yönelik bu iğrenç ve çirkef saldırıyı kınıyorum. Zülüm nerden gelirse gelsin, her zaman karşısında olduğumuzu ve dinimize karşı yapılan saldırılara karşıda tüm Dünya’nın sesini yükseltmesi lazım diye düşünüyorum. Ülkemizin ve Cumhurbaşkanımızın yaşanan katliama karşı gösterdiği tepkiyi destekliyoruz. Bir kez daha Yeni Zelanda da Müslümanlara yönelik ve en az 50 müslümanın şehit edilmesine neden olan saldırıyı kınıyorum lanetliyorum. Allah rahmet eylesin. Yaşanan vahşetin Halepçe katliamının yıldönümde yaşanması da manidardır. Zülüm her zaman zalimliğini bir kez daha göstermiş oldu. Zülme karşı sesimizi gür şekilde yükseltmemiz lazım. Günümüz coğrafyasında yaşanan insan katliamlarına karşı birlik ve beraberlik içinde olmamız gerekiyor.
HALEPÇE KATLİAMINI UNUTMADIK!
Değerli okurlarım Halepçe Katliamının altında her ne kadar eski Irak diktatörü Saddam Hüseyin'in imzası varsa dahi 10'larca emperyalist ülke ve Irak içerisinde binlerce siyonisti, işbirlikçisi de vardı.
Tarih yaprakları 16 Mart 1988'i gösterdiğinde, Emperyalist güçlerin üretip hibe ettikleri kimyasal silahlarla Saddam Hüseyin'in talimatıyla, savaş uçakları Halepçe semalarında ürkütücü sesleri ile görülmeye başlanmıştır. Geçmişte Hiroşimayı, Nagazakiyi yakan yıkan kardeş uçak ve silahlar bu kez Halepçe?yi yok etmek için gelmişlerdi. Bir bahar günüydü insanlar yaşama dair umutlu ve Sevinçli oldukları bir anda dünyaları karardı.
Dünya tarihinde bir kara sayfa daha açılıyordu. Ortada bir savaş yoktu, direnen bir tarafta yoktu sadece, çocuk, bebek, ihtiyar, genç, kadın, özürlü vs demeden insanlar vardı. Savunmasız insanlar Irak hükümetinin de sözde vatandaşlarıydı. İmha etmenin en acımasız yöntemi olan Kimyasal bombalar bir anda tüm Halepçeye yağdı, her taraf bir anda insan ve hayvan cesetleri ile dolmuştu.
10 binlerce insan yaşamından olmuştu, yüzyıllarca etkisini kaybetmeyecek olan gazlar her tarafı sarmıştı. Geride ölüler ve ölümcül etkilerin bedenlerine nakşedilmiş yaralılar kalmıştı.
Aradan geçen 31 yıla rağmen Halepçe Katliamı'nın izleri hala yok olmamıştır. Zehir yüklü bulutlar hala bir kabus gibi Halepçe semalarında duruyor. Savaştan sonra hiçbir ülke Halepçe halkının feryadını yeteri kadar duymadı, yardım etmedi ve Irak hükümetini sert bir dille kınamadı. Yapılan kınamalarda çok cılız ve sessizdi. Bu yüzden de aynı acıları yaşamış ancak Halepçe katliamına tepkisiz kalan Filistin halkının o günkü duruşu hep eleştiri konusu olmaktadır.Bu katliam bir yerde Kürtler ve Arapların Irak'taki yüzyıllardır birlikteliğine de gölge düşürdü. İki halkı birbirinden ayırıp emperyalist güçlerin egemenliğine koymak içinde bir dönüm noktası oldu. Nitekim ABD'nin Ortadoğu'ya yerleşme planı da bir yerde Halepçe Katliamı ile başladı, Kuveyt işgaliyle de amacına ulaştı.
İngiltere, Almanya , A.B.D Asya ve Ortadoğudaki işbirlikçi ülkeler aracılığı ile Saddam Hüseyin'e zehirli kimyasalları gönderdiler. İran'da halepçedeki Kürtleri Saddam'a karşı çıkmak için alttan destekleyerek Kürtlere isyan çıkaracak görüntüsü verdi ve sonrada geri çekildi . Saddam da İran askerlerinin Kürtlerle bir olup topraklarını işgal ettiklerini iddia edip saldırı ve imha emrini verdi.
Amaç Saddam Hüseyin ve Kürtlerin arasını açmaktı ve bir araya gelmemek üzere onları birbirinden ayırmaktı. Nitekim öylede oldu. Saddam'ı idam sehpasına getiren en önemli suç Halepçe katliamıydı. Kürtlerin ABD işgaline sesiz kalıp federatif bir sisteme geçmelerinde de Halepçe katliamı önemli bir faktör olmuştur.
HALEPÇE'DE İNSANLIK DRAMI
Halepçe, hala Kimyasal gaz bulutları Halepçe'nin semalarında kara bir bulut gibi durur ve bu güne kadar kimyasalın etkilerini yok etmek için ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Orada yaşayan insanların acıları hala diridir. Hala yer ve gök zehir saçıyor adeta. Otlar yeşermiyor kuşlar uçmuyor. Kimyasalların ölümcül etkileri hala can alıyor.
Aradan geçen 31 yıla rağmen hala Halepçe kanıyor. İsmi belli olmadan ana karnında bebeler ölüyor, gazların etkisi ile. Halepçe için sadece ağlamak, bağırmak yetmiyor. Geçmişe öfke duyarak, lanetleyerek geride kalan Halepçe deki insanların acıları, 30 yıldır dinmeyen gözyaşları durdurulamaz. Bir kez daha Halepçe katliamını anıyor ve bu katliamda hayatını kaybeden tüm Kürt halkına Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyoruz. Bir daha böyle bir katliam ve zulüm yaşanmaması dileğiyle….