Hayatı, çok farklı şekillerde tanımlayabiliriz. Örneğin: Hayat, bir anlık bir zamandır, bir talim ve terbiyedir, yiyip içme, yatma, eğlenmedir, bir imtihan ve deneyler zinciridir, hayaldir, bir rüyadır, bir yansımadır, iki çizgi arasında yaşananlardır, sonsuzluğa kadar akan dinamik bir yaşam olgusudur, doğup büyümek, yaşlanmak, ölmek ile sona eren bir yolculuktur, şeklinde tanımlamalar yapabiliriz. Ama daha açık olarak bence hayat: İsraf etmeden meşru dairede özgürce, olumlu yönden bakarak her şeyi dolu dolu yaşamayı bilme kabiliyeti ve iradesidir. Yüksek bir bilinç ve hikmet düzeyine ulaşmak, sorumluluk sahibi olarak huzur, sevgi, barış ve adalet yörüngeli bir istikamet yolunu asla vazgeçmeden yaşamak ve yaşatmaya gayret etmektir. Hayat; önce kendini okumaktır, sonra varlığı oluşturan sayfaları, paragrafları, cümleleri, kelimeleri, heceleri ve sesleri okumak, tanımak ve tanıtmaktır ebedi bir hayata layık olmak için. Eser anlamına gelecek bir ses, bir ışık, bir iz bırakmaktır gök kubbe altında… Kısacık bir hayatla, küçük bir güçle ebedi bir hayatı vurma bilinci ve ön görüsüdür. Eşrefi mahlûkat olan insanın kendini keşfetmesi, okuması, bulması ve sonra yolculuğa çıkıp her şeyi incelemesi ve gerçek olarak her şeyi anlamlandırıp bu gerçekleri her yüreğe, beyne ve haneye ulaştırma misyonuyla azmiyle kapıları çalmasıdır, uyandırmasıdır nameşru nefsi uykulardan, arzulardan… Okumasını gerçekleştiren bu yüksek ahlak timsali insan hep sevgi, huzur, şefkat adalet kaynağı olacak, safını istikametini belirleyecek ve yüksek bir aşk ile motivasyon ile hayat yolculuğuna devam edecektir gece gündüz… Cennet asa iklimleri estirecek, Hz. insan makamına, insanı kâmil makamına yükselecek ve geçtiği her yeri ısıtacak, ışıtacak güneş asa bir varlık haline gelecek, yeryüzünün yıldızı olacak. Adeta mum olup diğer sönmüş veya yanmayan mumları yakarak karanlığı aydınlatacak, aydınlığı çoğaltacak; eğer tam tersine yanan mumları söndürürse, karanlıkları artırırsa hayatla ilgili yanlış bir tercihte bulunmuş olur ki günümüzde mum söndürenlerin sayısı çok çok fazladır.
Hayata pozitif iç zenginliğiyle bakmak, güzellikleri üreten bir sözlük oluşturup asla vazgeçmemektir… Tatlı hayat, kötülüklere karşı setler oluşturmayı tabiatımız haline getirme pratikleridir, davranışlara hayatı içirmektir kana kana… Hayat, monoton yaşamamaktır, onu dinamik ve atak kılmaktır, eşit tutmamaktır günleri, zamana hakkını vermektir, ona da adil davranmaktır… Biri bizi gözetliyor gibi sahne almaktır, edep ile selam durmaktır her varlığa ve gözetleyene… Zaman geçtikçe gençleşen bir kaynaktan beslenmedir hayat perdenin önünü ve arkasını görmek için… Her türlü şiddete, kötülüğe, ihtilafa, ötekileştirmeye, cehalete kıpkırmızı kart göstererek bu hayatı hayatlara hâkim kılmaktır… Duygularımızı eğiterek, zararlılarını hapsederek, faydalılarını özgürleştirip kanatlandırarak hayatlara dokunarak, ölçülü ve dengeli bir paradigma ile hayatımıza renkler, tatlar, desenler katabiliriz ki esas olan budur, bu da büyük bir sanattır…
Maddi ve manevi virüslerden uzak tatlı bir hayat temenni eder; Ramazan Bayramınızı en içten duygularımla tebrik ediyorum. Huzurun kaynağı olmaya var mıyız?
Abdulhakim KANGÜL
Araştırmacı Yazar