Özgürlük: herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünme veya davranma, herhangi bir şarta bağlı olmama durumudur. Özgür irade, bireysel özgürlük, adalet, kamu hakları, politik özgürlük, ifade özgürlüğü, ahlaki sorumluluk, öz irade kavramlarını karşılayabilen genel bir anlama sahiptir. Hiç kimse dininden, dilinden, mezhebinden, cinsiyetinden,milletinden veya renginden dolayı yargılanmamalıdır... Başkalarının hürriyetlerini tanımayanlar, hürriyete layık değildirler. Özgürlük, tarihin kaybolmayan tek değeridir. ÖzgürIük, adaIetten başka bir şey değiIdir. MutIuIuğun sırrı özgürIüktür, özgürIüğün sırrı ise cesarettir... Her ilaç,zehirdir,lakin uygun dozda kullanıldığında ilaçtır. Mesela günde 10 kez ilaç alsak veya bir iğne yerine 20 iğne vurdursak,bir aspirin yerine 100 adet aspirin alsak mahvoluruz... Öyle ise bir mevzuda ölçülü olmak,ölçüyü kaçırmamak çok çok önemlidir.Bir yemek çok tuzlu veya tuzsuz ise tat almamız da zor olur.Her konuda hakaret olmadan,şiddet olmadan,başkasına zarar vermeden sonuna kadar özgürlük alanımızı kullanalım.Bilim,ekonomi,teknoloji,refah,adalet,eğitim,kültür vs. alanlarında çağdaş medeniyetlerin üzerine çıkmak için özgür ve özgün olmalıyız..Batı,özgür düşünce sayesinde birçok konuda epey yol aldı; biz ise yasaklarla hep iç içe olduk..Düşünmek,fikrini söylemek hep kötü gösterildi.Oysa fikri,vicdanı,aklı hür insanlar hayata damgalarını vurmuşlar...Kur'an'da 500'e yakın ayet insanı düşünmeye,tefekküre davet ediyor,kriter müspet düşünce ve müspet eylem tabi.Geçmişte tefekkür edenler hapse atılıyordu,idam ediliyordu,darbe ile tanışıyordu insanlar.Kıyafet hapsi vardı,istediğini giyememek özgürlük görülürdü,çağdaşlık görülürdü,algılar oluşturulurdu...Ahmet KAYA örneği mükemmel bir örnektir.Okul birincisi olan bir bacımızın başörtüsünü çıkartma eylemi, şiddeti güzel bir örnektir.Şiir okudu diye hapse atılanlar,dilini konuşuyor diye hapse atılanlar yüzlerce örnek var. Asimilasyon,inkar,iç kavgalar... bunlar bize ne kazandırdı acaba...? Kocaman bir hiç...Sadece Batı'ya malzeme verildi. İçimizi kaşımaları, huzurumuza çomak sokmaları,hızımızı kesmeleri,inşa ve ihya kalemlerimizi felç etmeleri,ırk,mezhep temelinde ayrıştırma hamleleri,devşirdikleri vaizler,siyasiler,asker kılığında cani teröristler,kısacası devletin ve milletin her metre karesine sızdılar...Eğer hürriyet kalemleri tam işleseydi; bu yapılar güç kazanamazdı... Gelelim özgürlük dengesine...Özellikle son zamanlarda basın özgürlüğü,fikir özgürlüğü vs. konularında birçok yorum yapılıyor...Ben her zaman Türkiye'nin birinci problemini "özgürlük" olarak görürüm.Lakin bunu kötüye kullanmak çok çirkindir.Gerçekten din ve vicdan özgürlüğü,fikir özgürlüğü,teşebbüs hürriyeti,basın hürriyeti bizim için su hava kadar önemli.Lakin sınırlarını iyi çizmek gerekir.Biri sana küfür,hakaret ediyorsa;şiddet uyguluyorsa,inancın,dilin,mezhebin ve kültürünle alay ediyorsa,kutsallarınla alay ediyorsa bu davranışları basın özgürlüğü olarak görmek yanlış olur kanaatindeyim.Kırmızı ışıkta geçmek,yolun ortasında yatmak,insanların canına,malına kast etmek,insanların gözlerini bağlamak,kulaklarını tıkamak,onların ne düşüneceğine,ne söyleyeceklerine karar vermek,evlerini işgal etmek,namusuna el atmak,yakmak,yıkmak,öldürmek,şiddet uygulamak gibi konular akıllı özgürlük kapsamına girmez.Aşırı özgürlük, gerek devlette ve gerekse bireylerde köleliğe dönüşür.” ( Eflatun) Bir kimsenin düşüncesini açıklayamaması köleliktir. (Euripides) .Toplu yaşam belirli kuralları zorunlu kılıyor, özgürlüklerin akıllı disipline edilmesi gibi. Bilge ve gerçekçi beyinler tarafından disipline edilmeyen, denetlenmeyen toplumlarda özgürlükler, özgürlükleri kırıp geçiyor. Katilina ayaklanmasına katılan komutan Manlius, bir mektubunda şöyle diyor: “Bütün anlaşmazlıkların ve savaşların kaynağı olan zenginliği istemiyoruz. İstediğimiz, sadece özgürlüktür…”) Bediüzzaman, "Ben,ekmeksiz yaşarım,lakin özgürlüksüz yaşayamam." der. Efendimiz, s.a.v.köleleri azat etmiştir.En cahil bir bedevinin uygun olmayan sözlerini dahi dikkatle dinlemiştir. Rousseau, özgürlük üzerine düşünmüş ve yazmıştır. Onun hemen bütün kitaplarında özgürlük konusu yer alır. Şöyle der: “İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur. Rousseau’ya göre özgürlüğünden vazgeçmek, insan olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden vazgeçmek demektir. (Özgürlük olmak demek, özgürlüğe olan inanca sahip olmak demektir. Bu yüzden yıllarca tek kişilik hücrede kalan Nelson Mandela, fiziksel olarak tutsak olsa da, ruhsal ve mental olarak kendisini özgür hissediyordu...Yıllardır Batı tarafından içimizde devşirilmiş antidemokratik,kültürüne,tarihine fransız olan liderlerle yönetildik.Çağrımız şudur: Yüreğimize,ruhumuza,beynimize,vicdanımıza,müspet fikrimize,ayaklarımıza,inancımıza,tarihimize,kültürümüze,medeniyetimize vurulmuş zincirleri ve prangaları kıralım.Teknikte,bilimde,teknolojide,manevi bilimlerde çağdaş medeniyetlerin üzerine çıkalım. Dünyaya yeniden nizam ve adalet yayalım ki bu havzalar,vadiler ve coğrafyalar tekrar dünya nizamına beşiklik yapsın... Abdulhakim KANGÜL 20 Mayıs 2017