savaşın zaferle sonuçlanmasının ardından ülkedeki yönetim biçiminin Cumhuriyet olacağını söylemişti.
23 Nisan 1920 kurulan Büyük Millet Meclisi, milli egemenlik esasına dayanıyor, 20 Ocak 1921’de Meclis tarafından kabul edilen anayasada, "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" deniliyordu. Atılan bütün bu adımlar, henüz adı konulmamış Cumhuriyetin ayak sesleriydi… Kadın-erkek, genç-yaşlı Anadolu’nun her köşesinden milyonlarca insan el ele vermiş, vatan toprakları düşman işgalinden kurtarılmış, Lozan Antlaşması da uluslararası alanda adeta milli egemenliğimizin belgesi olmuştu. 28 Ekim 1923 akşamına gelindiğinde Gazi Mustafa Kemal, Çankaya Köşkü’nde buluştuğu arkadaşlarına seslenirken tarihe geçecek şu cümleyi kurdu: "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." Ve 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan edildi. "Türkiye Devleti'nin hükümet şekli Cumhuriyettir" hükmü bulunan kanun tasarısının kabulü, Meclis’te yükselen “Yaşasın Cumhuriyet” sesleri ve alkışlar eşliğinde gerçekleşti. Trabzon’dan, Konya’dan, Isparta’dan, Eskişehir, İstanbul, Erzurum, Diyarbakır, Batman ve Anadolu’nun en ücra köşelerinden yüzbinlerce vatan evladının Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na ve Büyük Zafere kadar canıyla, kanıyla yazılan bu destan Cumhuriyetle taçlandırılıyor, emanetin asıl sahibinin millet olduğu en net şekliyle tescilleniyordu. Bugün bizlere düşen de, ecdadımızın yedi düvele karşı yürütülen savaşta en büyük silahı olan kardeşlik, birlik, beraberlik, vatan sevgisi ve bağımsızlık ruhunu örnek almak ve yaşatmaktır. 98 yıl sonra bir kez daha Gazi Mustafa Kemal ile bu toprakları bize vatan yapan Milli Mücadelenin tüm kahramanlarını saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98’inci yıl dönümü kutlu olsun…”