maddi ve manevi kaynaklarının yok edilerek milletin dize getirilmesi amaçlanmış; hayatın her alanında, ancak kaba sömürgecilerin işgalinde yaşanacak zulüm ve baskı düzeni egemen kılınmıştır.
28 Şubatçı ihanet şebekesi, asker, yargı, siyaset, medya, iş çevreleri ve kimi sözde sivil toplum kuruluşlarındaki iş birlikçileri ile bir dizi yasa dışı ve gayrimeşru uygulamayı zorbaca dayattılar. O gün milletimizin bin yıl boyunca tarihe ve nesiller boyu ruhumuza kök salmış yerli ve millî değerlerine açıktan savaş açılmıştır. Millet iradesinin özgür seçimle iktidara getirdiği hükûmetin yürütme hakkı gasbedilmiş, demokrasi yara almış, fikir özgürlüğü ayaklar altına alınmış, ekonomi çökertilmiş, banka kasaları boşaltılmış, hazine soyulmuş, milyonlarca insanımız inancından ve düşüncelerinden dolayı fişlenmiş, taciz edilmiş, hakarete uğramış, sorgulanmış, yargılanmış, binlerce kişinin işine son verilmiş, özetle ülke ve millet her bakımdan mağdur edilmiştir. Darbenin, siyasal iktidarın ülkeyi her alanda düzlüğe çıkarmaya başladığı bir dönemde tezgâhlanması çok manidardır.
Sendika olarak, kendilerini milletin ve iradesinin üstünde görenleri, milletin tanklarını ‘demokrasiye balans ayarı’ çekmek için kullananları millet düşmanı ve emperyalist uşağı olarak kodladık. Postmodern darbeye, mevzuatına, uygulamalarına ve müktesebatına karşı her zeminde mücadele ettik. Bu mücadelenin sivil toplum olmanın, emek mücadelesi vermenin yüklediği doğal sorumluluklar olduğunu kabul ettik ve bu gerçeğin altını çizdik."