Lütfen bekleyin..
%100 yenilenebilir enerjiye geçiştir.
Bu nedenle, başta hükümet üyelerini, diğer karar vericileri, Yerel Yönetimleri ve tüm sivil toplum kuruluşlarını bu dönüşüme katkı vermeye ve çaba harcamaya çağırıyoruz. 12 Eylül 2021 Tarihinde yapılan Doğu Anadolu Çevre Platformu değerlendirme toplantısında; ülkemizde ve bölgemizde yaşanan orman yangınları ile sel felaketleri ele alınarak, son günlerde yaşanan Bingöl, Bitlis, Şemdinli ve Dersim orman yangınlarında yeterli tedbirlerin alınmadığı, yangınlara geç müdahale edildiği, bazı bölgelerde havadan müdahalenin yapılması gerektiği görülmüştür. Örneğin, Bitlis Buzlu Pınar’da çıkan orman yangınına çok sarp ve dağlık alan olması nedeniyle iki gün gecikmeli olarak müdahale edilebildiği dile getirilerek aşağıdaki konuların kamuoyuyla paylaşılmasına karar verilmiştir:
‘CİDDİ KURAKLIK TEHDİDİ ALTINDAYIZ’
Ülkemiz ve özellikle bölgemiz gerek Küresel Isınma gerekse de doğaya verilen zararlardan kaynaklı olarak ciddi bir kuraklık tehdidi altındadır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü raporlarında kuraklığın boyutlarının önümüzdeki yıllarda daha da büyüyeceğine işaret ediliyor. Hal böyle iken ormanlarımız olası yangın felaketleri tehdidi altındadır. Yetkililerce yeterli önlemlerin zamanında alınmadığı, yangınlarda gerekli yangın söndürme uçağı, helikopter, arazöz gibi araçların Orman Genel Müdürlüğü envanterinde yeterli miktarda bulunmadığı, ormanlık alanların imara açıldığı, son günlerde yaşanan orman yangınlarında olduğu gibi İklim değişikliği ve küresel ısınmanın da bunu hızlandırdığı belirlenmiştir.
‘YETKİLİLER ACİL ÖNLEM ALMASI BİR ZORUNLULUKTUR’
Orman Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulacak özel eğitimli yangın söndürme ekiplerine gereksinim bulunmaktadır. Son aylarda yaşanan orman yangınlarında görüldüğü gibi söndürme ve soğutma çabalarında gönüllü ekiplerin katkısı büyüktür. Yaşanan orman yangınlarını halkın kendi gücüyle söndürdükleri de görülmektedir. Bu nedenle gönüllülerin bazı bölgelerde görüldüğü gibi engellenmesi değil eğitilmesi gerekmektedir. Birçok alanda yapılan ticari amaçlı HES’lerin yarattığı tahribat ise adeta vahşet boyutundadır. Örneğin Erciş Zilan deresinde yapılan HES'lerin neden olduğu ekolojik tahribat tarihi belleğin silinmesine, yüzlerce endemik bitki türünün, onlarca endemik canlının yok olmasına neden olmaktadır. Erciş Koçkiri' de yapılan baraj tonlarca balığın telef olmasına, Zilan deresinde yapılmak istenen altın üretimi ise yer altı sularının kirlenmesine, neden olmaktadır. Yerleşim alanlarından derelere akıtılan evsel ve hayvansal atıklar, kanalizasyonlar da bu kirliliği artırmaktadır.
‘ATIKLAR KİRLİLİĞİ ARTTIRIYOR’
Sel felaketlerinde ise dere yataklarının yerleşime açılması felaketin boyutunu artırmaktadır. Küresel iklim krizine bağlı kuraklık, Türkiye’de en çok da Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde etkili oldu. Kuraklıkla beraber Van Gölü başta olmak üzere birçok gölde buharlaşmanın etkisiyle küçülmeler meydana geldi. Sadece Van Gölü değil, çevresinde bulunan irili ufaklı göl ve barajlar da kuruyarak adeta çöle döndü. Yapılan araştırmalarda Türkiye’de son 60 yılda Van Gölü’nün 3 katı büyüklüğünde gölün kuruyup yok olduğu ifade edilmiştir. Ülkenin doğusundaki Van Gölü havzasında kuraklık ve artan sıcaklıklar alarm seviyesine ulaşmıştır. Uzmanlar, havzanın gittikçe kuraklaştığı, düşen yağışın hızlıca buharlaştığı ve Van Gölü’nün giderek küçüldüğünü, yaklaşık 3 kilometrelik bir çekilme olduğunu söylemektedirler. Bu ise başlı başına bir felakettir. Van Özalp’taki bütün göller kurumuş Akgöl, Değirmigöl, Sıhke Gölü, Zernek Barajı kurumak üzere... Van Gölü’nde kaçak avlanma da ayrı bir sorun oluşturmaktadır. Van Gölü’nün etrafında bulunan bütün sazlıklar kuraklık sonucu kurumuştur. Bu durum kuşun, balığın orda yaşayan hayvanların aç kalması demektir. Bu yüzden canlılar göç ediyor, ya da martı, balık gibi hayvan ölümleri görülüyor. Fosil yakıtlardan, doğalgazdan, petrol ürünlerinden, kömürden vazgeçmezsek kendi felaketimizi hazırlamış oluruz. Bunun çözümü fosil yakıtlardan vazgeçilerek yenilenebilir enerji kaynaklarına dönmektir. Yoksa insanlık kendi kendinin sonunu getirecektir.
‘EKOLOJİK BİR DÜNYA YARATMAMIZ GEREKİYOR’
Yoksa çocuklarımızın sonunu kendi ellerimizle hazırlamış oluruz. Yeryüzündeki bütün ormanlar tüm canlıların akciğerleri olup nefes alıp vermesini sağlar. Ormanlar sayesinde oksijen döngüsü meydana gelerek canlılar hayatta kalır. Bu nedenle ormanların korunması önceliklidir. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, ilgili mevzuatında yer alan “Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Söndürülmesinde Uygulama Esasları” Tebliği doğrultusunda çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir. Olası yangınlara müdahale için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tüm kentlerdeki orman yangınlarına havadan müdahale için gereken tedbirleri alması bir zorunluluktur. Kara ekipleri istedikleri kadar özverili çalışsınlar, söndürme imkanları yetersiz kalmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge illeri kırsallarında Van Denizi dışında, çok sayıda göl ve baraj bulunmakta olduğundan helikopter ve uçakların buralardan su alma imkanları bulunmaktadır. Olası büyük yangınlara şimdiden hazırlık yapılmalıdır. Bunun için hava müdahale uçak ve helikopterleri temin edilerek kamuoyuna güvence verilmelidir. Orman İşletme Müdürlükleri bünyesindeki kara ekiplerimiz, yangın söndürme arazöz ve araç gereçleri ile insan gücü açısından kamuoyunun bilgilendirilmesinde yarar vardır. Bütün bu felaketler kader değildir. Başta Tarım ve Orman Bakanlığı olmak üzere tüm yetkilileri bilimin öncülüğünde mücadeleye, daha duyarlı olmaya ve kamuoyuna bilgi vermeye davet ediyoruz.”
