Türkiye’nin tüm illerinde hızla örgütlenmeye başlayan Deva, olası bir seçime hazırlıklı olmayı hedefliyor.
Türkiye’de en temel sorunların başına ekonomik ve sistem değişikliğini alan Deva Partisi, Kürt sorunun çözümünde ise iddialı vaatlerde bulunuyor.
BasNews’e partisinin hedef ve programlarını değerlendiren Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, adalet/yargı, hak ve özgürlüklere dair sorunların çözülmesiyle birlikte Kürt sorunun da anadil, anayasal vatandaşlık ve yerel yönetimler konusunda çözüme kavuşturulacağı konusunda partilerinin bir dizi önerisinin bulunduğuna işaret ediyor.
Partilerinin olası bir seçimde HDP ile açıktan ittifaka girecekler mi? sorusuna ise Ekmen, şu aşamada partilerinin ittifak konusunda bir tespit yapmasının doğru olmayacağını, ancak, HDP’yi legal, meşru bir aktör olarak gördüklerinin altını çiziyor.
“Fetö ile mücadelede de oluşan ittifaklara verilen ilk kurban Kürtler oldu” tespitinde bulunan Ekmen, Kürt toplumunun bu kadar mutsuz ve manen daralmış oldukları başka bir dönemin olmadığı görüşünde.
-Deva Partisi olarak Mart 2019 yılında resmi kuruluşunuzu ilan ederek siyasette iddialı bir giriş yaptınız. Deva partisi hangi ihtiyaçtan doğdu? Türkiye’nin en temel sorunu nedir ve bu konuda kalın hatlarıyla çözüm önerileriniz neler?
Deva Partisi; Türkiye’de ülkenin yönetilemez hale gelmesi, temel sorunların geri dönülemez bir şekilde ağırlaşması, İnsanların eşit ve özgür bir şekilde refah içerisinde yaşama imkanını kaybetmesi ve son olarak siyaset kurumuna duyulan güvenin azalması ile ortaya çıktı.
Deva Partisini doğuran tartışma ve müzakereler son 1 yılda yoğunlaşmış olmakla birlikte, yeni bir siyaset talebine dair talep çok daha uzun bir sürece tekabül eder.
Ülkede sistem değişimi diye yapılan değişiklik tam olarak bir sistemsizlik doğurmuştur. Bu durum en basit sorunları dahi yönetilemez hale getirmiştir. Normalde ülke gündemine dahi gelmemesi gereken basit meseleler, bizzat Cumhurbaşkanının gündemine girmekte, üzerinde yoğunlaşılması gereken asıl meseleler ise yeterli bir çalışma yapılmadan dar bir dairede, alel usul bir şekilde karara bağlanmaktadır.
Eski sistem ortadan kaldırılmış ancak yerine “Türk Tipi” dahi olsa bir sistem inşa edilememiştir. Bu tabloda ilk ve en önemli sorunumuz devlet yönetimine dair sistemsizliktir.
Temel hak ve özgürlüklerdeki gerileme, Türkiye’nin bu alandaki sıralamalarda her geçen gün geriye düşmesi ise bir diğer esas sorundur. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere, toplumun geniş kesimleri kendilerini ifade edememekte ve özgürce yaşayamamaktadır. Özgürlük sorununun odağı, hayat tarzından ziyade kendini ifade edememe halidir.
Geniş kitlelerin en önemli gündemi ise ekonomidir. İnsanlar market arabasının, pazar filesinin katlanan maliyeti ile yakından ilgililer. Hak ve özgürlüklere dair sorunlar vatandaş gündeminde kendine bu kadar geniş yer bulamıyor maalesef. Keza sistemsizlik ve hukuksuzluğun gündelik ekonomi üzerindeki etkisi de tam olarak algılanabilmiş değil. Oysa ekonomik sorunların bir arka planı var. Partimiz bu 3 temel sorun (hak ve özgürlükler, sistemsizlik ve ekonomi) arasındaki bağı daha güçlü ve anlaşılır bir şekilde halka anlatmaya çalışıyor.
Adalet/yargı, hak ve özgürlüklere dair sorunların çözülmesi için öncelikle sistem değişikliğine ihtiyaç var, iyi bir sistem kurulduğunda ekonomi de kolaylıkla rayına oturacaktır.
-Mevcut iktidarın Kürt politikasını nasıl buluyorsunuz? HDP’li siyasetçilerin tutuklanması, Kayyum atanması vb.
Mevcut iktidar ilk on yılında inişli çıkışlı bir şekilde de olsa, Kürt meselesinde elde ettiği krediyi tamamen tüketmiş durumda.
Yaptığı hiç bir icraat Kürtlere pozitif bir mesaj vermiyor. Aksine haklar, özgürlükler ve adalet alanındaki daralma, militarist bir dile teslim olma, girdiği irili ufaklı ittifaklar sistemi doğrudan ve de en önce Kürt meselesini etkiliyor.
“Fetö ile mücadelede de oluşan ittifaklara verilen ilk kurban Kürtler oldu”
17-25 Aralık sonrası Fetö ile mücadelede de oluşan ittifaklara verilen ilk kurban Kürtler oldu.
HDP’ye yönelik dışlayıcı ve şeytanlaştırıcı dil, verilmeyen mazbatalar, bir çok kademedeki tutuklamalar, ısrarla ve büyük ihlallerle yürütülen kayyım siyaseti Kürtlerin demokratik ve meşru siyasete olan inançlarını da, ilgilerini de zayıflattı. Bu şüphesiz tehlikeli bir tablo.
Yargı süreçlerine yönelik yüksek güvensizlik, yürütülen tüm soruşturmalara dair bir şüphe doğuruyor. Bizzat bildiğimiz bir çok dosya, yargının araçsallaştırıldığı, siyasi bir tasfiye aracı hatta sopası olarak kullanıldığını net olarak ortaya koyuyor.
“Türkiye Kürtleri’nin bu kadar mutsuz ve manen daralmış oldukları başka bir dönem bilmiyorum”
Diğer yandan, iktidar bu politikalarında dahi tutarlı davranamıyor. 23 Haziranda yayınlanan Öcalan mektubu veya çoklu baro görüşmeleri arefesinde, HDP grubuna yapılan resmi ziyaret, bu tutarsızlığın açıkça görünen bir kaç örneği.
Komşu ülkelere gelince; IKBY(Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi) bağımsızlık referandumunda kullanılan zehirli dilin etkileri henüz ortadan kalkmış değil. Suriye’de ele geçirilen yerlerde Kürtçe tabelaların indirilmesi ise, yürütülen politikanın Kürt/Kürtçe karşıtlığı ile sınırlı olduğu şeklinde bir görüntü yaratıyor.
Ben, Türkiye Kürtleri’nin bu kadar mutsuz ve manen daralmış oldukları başka bir dönem bilmiyorum.
“Deva Partisi Kürt sorununu çözme konusunda, tecrübeye ve özgüvene sahip”
– Kürt sorunu konusunda partiler seçim süreçlerinde birçok vaatte bulunuyorlar. Ancak iktidara geldiklerinde veya seçim dönemi bittiğinde bu soruna yaklaşımlarının mevcut politikaların bir Devamı biçiminde sürüyor. Kürt sorunun çözümü konusunda,parti olarak sizin projeniz nedir? Kürtler için neyi vaat ediyorsunuz? Kürtler size neden güvenmeli?
Kürt meselesinin uzunca bir süre kırmızı kitabın (milli güvenlik siyaset belgesinin) bir parçası olduğu, sivil siyasetin bu alandan uzak tutulduğu bilinen bir mesele. Ancak, Türkiye bir çok eşiği aştı. Bugün, bir siyasi iktidarın bu meselede inisiyatif alamayacağı ileri sürülemez. Kendi gündemine ve ajandasına hakim bir parti, bu meseleyi toplumun geniş kesimlerini de dikkate alarak rahatlıkla çözebilir. Deva partisi bu iddiaya, tecrübeye ve özgüvene sahiptir.
Programımızın girişini oluşturan temel hak ve hürriyetler, merkezi ve yerel yönetimler, eğitim ve kültür sanat bölümleri , Kürt meselesine dair çok net mesajlar veriyor.
Şunu samimi olarak söylemek gerekir ki; Türkiye, içine girdiği bu darboğazdan kurtulamadığı ve normalleşemediği sürece; Kürt meselesinde hiç bir adım atılamaz, bir şekilde atılacak adımlar ise kalıcı olmaz.
Siyasi önceliğin, güçlü demokratik bir sistemin tesisi olması gerekir. Bu hedefin gerçekleşmesi, sizin de sorduğunuz bir çok sorunun çözümünü beraberinde getirir.
Kürt meselesi özelinde ise parti programımız; anadil, anayasal vatandaşlık ve güçlü yerel yönetimler hususunda çok net önerilerde bulunmaktadır. Sn Genel Başkan da hak ve özgürlüklerin bir pazarlık konusu olmadan “tanınması gerektiği” hususunu sıklıkla vurgulamaktadır.
-Deva Partisi’ne en çok başvuru yapan iller sıralamasında Diyarbakır 4’üncü sırada? Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?
Bölgede bir sıkışmışlık var. Ak Parti elde ettiği çok önemli siyasi kazanımları, hatta vicdanlardaki meşruiyetini kaybetti. Şu anda Ak Parti’nin aldığı oyların neredeyse tamamı devlet gücü ile alınan oylar ve bir sebeple HDP’ye verilemeyecek oylardan oluşmaktadır. Bir dönem bazı illerde %70’leri bulan Ak Partinin oyları şu anda bir çok ilde %30 ve altında seyrediyor, Ak Partiye oy veren veya vermek zorunda kalan seçmen de huzursuz. Verilen oylar politik bir onay ve destekten ziyade, zaruretten veriliyor.
HDP’ye gelince; Bölge seçmeninde, HDP’nin, 7 Haziran’da elde ettiği olağanüstü büyük fırsatı değerlendiremediği fikri hakim.
7 Haziran sonrası başlayan çatışmalar, tek taraflı özerklik ilanları ve Hendek girişimleri ile terörün insanların temel yaşam alanlarına inmesine yönelik tepkilerden, HDP de payını aldı. Öyle ki yürütülen baskı, tutuklama ve kayyım siyaseti dahi bu eleştirileri unutturmadı. HDP’nin azalan oyu ve seçime katılım oranlarındaki düşüş de seçmen tepkisinin göstergesi.
Deva Partisi bu ikili sıkışmış tabloda, insanlara 3. bir yol sunuyor. Kürtlerin kimliğini, temel hak ve özgürlüklerini tanıyan, demokratik siyasi aktörlerin meşruiyetini kabul eden, kapasitesi yüksek, kamu düzenini koruyabilen, ama gücünü bireyler aleyhine kullanmayacak bir devlet yönetimini taahhüt eden söylem, oldukça ilgi görüyor.
Sadece Diyarbakır değil, diğer bölge illerinden ve batıda da Kürt seçmenden oldukça yüksek bir ilgi, alaka ve teşkilatlarda görev alma isteği gözüküyor. Bunun seçmen davranışına da dönüşmesi için, dikkatli bir şekilde çalışıyoruz.
“Partimiz, HDP’yi legal meşru bir aktör olarak görüyor”
– Geçtiğimiz seçimlerde siyasi partilerin HDP ile açık bir ittifak içinde yer almaktan kaçındığını gördük. Bunun nedenleri nedir sizce? Bugün bir erken seçim olursa teklif gelmesi halinde HDP ile açıktan bir ittifak içerisinde yer alır mısınız?
Biz prensip olarak herhangi bir şekilde ittifak tartışmalarına girmek istemiyoruz. Yeni bir siyasi partiyiz, kadrolarımızı ve kimliğimizi inşa sürecindeyiz. Öncelikle kendimizi, siyasetimizi, kadrolarımızı ve değerlerimizi anlatmak istiyoruz. Bunu gölgeleyecek herhangi bir ittifak tartışmasına girmeyi de doğru bulmuyoruz. Seçim kararı ilan edildiğinde, gerekli değerlendirmeler hızlıca yapılır.
Diğer siyasi partilerin HDP ile açıkça ittifaka girmek istememesinin nedenini, vatandaşa, o partilere ve HDP’ye sormak lazım.
Partimiz HDP’yi legal, meşru bir aktör olarak görmekle birlikte, diğer partilerdeki ve kamuoyundaki tereddütlerin de farkındadır.
HDP’ye yönelik şeytanlaştırıcı söylem, Türkiye’deki bölücü ve kamplaştırıcı siyasetin gereği olarak yapılmaktadır. Ancak Siyaseti domine eden aktörlerin, böyle davranıyor olması, bu hususlarda HDP’nin yapabileceklerini ortadan kaldırmaz.
HDP, kendi ifadeleri ile, radikal demokrasiyi esas alan, bir çok sol örgüt ve yapıyı içinde barındıran bir ittifak partisidir. Bunun da gereği olarak hegemonik ilişkileri reddeden bir pratik sergilemeleri beklenir.
HDP ve bileşenleri Türkiye siyasetini okuma, değerlendirme, HDP’nin durumunu analiz etme ve gerekli adımları atma hususunda yeterli kapasiteye sahiptir.
HDP, yaşadığı tüm sorunlara rağmen, demokratik meşru zeminin güçlenmesini savunanların, HDP’nin varlığının tekabül ettiği sosyolojinin ve siyasetin öneminin farkında olan demokrat kesimlerin bazı beklentilerini karşılayabilir.
Aslında bu başlıkta konuşacak çok şey var ama, HDP aleyhtarı egemen dil, bu anlamda yapılacak eleştiri ve değerlendirmelerin yeterince yapılmasını da muhatabına ulaşmasını da engelliyor.
-Türkiye’de bir erken seçim olacağına ihtimal veriyor musunuz? Bir erken seçim olması durumunda, örgütlülük düzeyiniz seçime girmeye yeterli mi? Ve bir seçim olması halinde nasıl bir sonuç öngörüyorsunuz? Sizce Meclis aritmetiği ve iktidar değişikliği mümkün mü?
Şu anda 67 il başkanımız atanmış durumda, geri kalanlar ise sadece ihtiyaç duyulan zaman nedeni ile bekletiliyor. Ay sonuna kadar 81 ilde atama tamamlanmış olur. Şu anki kanuna göre 41 il ve her ilde 1/3 ilçe örgütlenmesini müteakiben,yapılacak büyük kongre ile seçime girme yeterliliğini elde etmemiz gerekir. Ancak YSK geçmişte verdiği İYİ parti kararında kanunu zorlayarak, merkez ilçede örgütlenme ve ilçelerde kongre yapma şartı getirmiş. Kanuna aykırı bu şartların da yerine getirilmesi için bir takvime ihtiyaç var ve biz bu takvimi çok kısa bir sürede tamamlayacağız. Mevcut iktidar koalisyonunun ömrünü doldurduğuna inanıyorum. Seçim atmosferinde sadece başkanlık için değil, mecliste yeni bir sistemi yeniden inşa edebilmek, gerekli sayıda vekil için çalışmak lazım.