Olağanüstü hal ve kanun hükmünde kararnameler 21 Temmuz 2016’dan itibaren ülkemizin gündeminde…
Yaklaşık on yedi yıldan sonra ülkemizde olağanüstü hal ilan edilme sebebi ise 15 Temmuz 2016’da cereyan eden insanlık dışı, akıl almaz darbe girişimi. Bu girişim anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmaya yönelik, halkın devletine teslim ettiği savunma gücünün her bir birimini kullanarak, adeta halkın var ettiği güçlerin halka yöneltildiği şiddet eylemleri, birçok vatandaşın hayatını kaybetmesine, yaralanmasına sebep olmuş; ülkemizin mevcut ekonomik, siyasi, askeri düzeninin sekteye uğramasına yol açmıştır.
Bu elim şiddet hareketinin yaşanması hükümeti, gerekli düzen ve güvenliği tekrar sağlamak amacıyla yapacağı düzenlemeleri ve çalışmalarını kolaylıkla sürdürebilmek adına olağanüstü hal ilanına itmiştir. Hükümet, Anayasa madde 120’de; ‘’ Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir.’’ şeklinde kendisine verilen bu yetkiyi kullanmıştır. Bilindiği üzere Bakanlar Kurulunun istemi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisinin yaptığı üçer aylık uzatmalarla olağanüstü hal devam etmektedir.
Olağanüstü hal döneminde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, anayasanın 121. maddesinin üçüncü fıkrası ve daha kapsamlı düzenleme içeren olağanüstü hal kanunu madde 4’ten almış olduğu yetkiye dayanarak, olağanüstü hal süresince, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda Anayasanın 91 inci maddesindeki kısıtlamalara ve usule bağlı olmaksızın, kanun hükmünde kararnameler çıkarabilir. Bu kararnameler Resmi Gazete'de yayımlanır ve aynı gün Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulur.
Peki hükümeti/yürütmeyi bağlamayan, Anayasa madde 91 deki kısıtlamalar ve usuller nelerdir?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir. Anayasa madde 91: Türkiye Büyük Millet Meclisinin olağan dönemde bakanlar kuruluna, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi yermesinin usul ve esaslarını belirlemektedir. Bundan anlaşılacağı üzere kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, yalnızca olağanüstü durumlar için var olan bir düzenleme değildir. Fakat Anayasa bu yetki için sıkı kısıtlamalar getirmiştir. Çünkü kuvvetler ayrılığında yasa yapma görev ve yetkisi yasama organı olan TBMM’ye aittir. Bakanlar kurulu yürütme erki olarak çalışır, yetki ve etki alanı yasa yapmak değil; var olan yasaların uygulanmasını, işletilmesini sağlamaktır.
Anayasanın burada ki söylemi asıl olarak şudur; Ey yürütme erki yasa yapmak senin işin değil, bu yetkiyi sana ancak şu şartlarla veririm;
Birr ; Temel hakları,kişi hak ve ödevlerini, siyasi hak ve ödevleri kanunun hükmünde kararname ile düzenleyemezsin!
İkii ; Aldığın yetki kanununda yer alan, amacın, kapsam ve ilkelerin dışına çıkamazsın!
Üçç ; Sana verilen sürenin ve çıkarabileceğin kanun hükmünde kararnamenin sayısını aşamazsın!
Bakıldığı zaman olağan dönemde çıkarılacak kanun hükmünde kararnameler için verilen yetki bir hayli kısıtlanmıştır; fakat anayasanın yine aynı maddesi bu kısıtlamaları saymadan önce : ‘’ Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere…’’ lafzını kullanır. Bu da demektir ki olağanüstü dönemlerde çıkarılacak kanun hükmüne kararnameleri bu kısıtlamalardan muaf tutuyorum. Yürütme erki neyi, nasıl uygun görüyorsa, o konuda dilediğince kanun hükmüne kararname çıkarabilir.
Eee peki şimdi ne olacak ?
Kısıtlamalara tabi olmadan çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerde, kişilerin temel hak ve özgürlükleri, siyasal haklar,adil yargılanma hakkı, hukuk devleti ilkesi,masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı,hak arama özgürlüğü gibi geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan haklar ihlale uğratılırsa ne olacak? Kısıtlamaya tabi olmadan verilen bu yetkiye dayanarak yapılacak olan düzenlemelerde ihlallerin yapılmayacağı garantisinin olmamasının yanı sıra bu yetkiyi uzun süre kullanmaya alışan yürütme erkinin kendini yasama erki yerine koyarak her türlü düzenlemeyi lüzumlu lüzumsuz yapmaya itecek, yasamayı işlemez hale getirebilecektir. Peki bu denli tehlike yaratabilecek olağanüstü dönem kanun hükmünde kararnameler için işletilebilecek bir denetim mekanizması var mı? Bu sorunun cevabını Anayasa madde 148’de : ‘’ ….Ancak, olağanüstü hallerde,sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla,Anayasa Mahkemesinde (iptal davası) dava açılamaz.’’ Olarak bulmak mümkündür.
İçinde bulunduğumuz bu olağanüstü dönemde kanun hükmünde kararnameler ve bunlara dayanılarak yapılan bireysel işlemlerin dava yolu ile yürütmesinin durdurulmasının da yolunu kapatılmış durumda; fakat bu işlemlere karşı olağan kanun yolları tüketilerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru ve iç hukuk yolları tüketildikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapılmasının yolu açık olup, buna engel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bunlara ek olarak hakkında haksız yere işlem yapılan, örneğin; haksız yere yakalanan, göz altına alınan, tutuklanan, görevinden uzaklaştırılan ,ihraç edilen ve sair işlemlere maruz kalan bireylerin uğradıkları maddi ve manevi zararın tazmini kanun gereği mümkündür.Örneğin telefonunda ByLock tespiti ile başkaca bir delil bulunmadan tutuklanan,mesleklerinden ihraç edilenlerden, geçtiğimiz hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yayınlanan listede yer alanlar bu yola rahatlıkla başvurabileceklerdir.
Hak kayıplarının olmadığı, adalete olan inancın bir an bile eksilmediği,refah günlerde görüşmek ümidiyle…
AV.TUGBA ÇAVUŞOĞLU ŞAHİN
[email protected]
0536 933 3796