Aslında Halkbank olayı; Dünyanın Jandarması ve Küresel Hırsızı ABD’nin “Mafyavari” bir şekilde tüm ülkelerin ekonomisine müdahale etmesidir …
Daha Türkçesi şudur ; ABD ve Batılı Kürsel Güçler diyor ki, “kimse bizden izinsiz ticaret yapamaz. İki komşu ülke bile biz izin vermeden alış veriş yapamaz. Hele de dolar üzerinden olmasa asla kabul etmem. Altın ve TL üzerinden asla ticaret yapamazsınız.”
Ben güçlüyüm, benim dediğim olur diyor.
Kurallarıma ve mafyavari isteklerime karşı çıkanları da Uluslar arası arenada hem siyasi hem ekonomik açıdan zor durumda bırakırım. Nasılsa medya ,siyasi merkezler ,BM ve tüm STK’lar onun emrinde …
Gün geldi Halkbank, Erdoğan ve Türkiye dediler ki, biz ABD ve küresel hırsızlara inat İran’dan doğal gaz ve petrol alımı yaparken TL ya da altın üzerinden ödeme yapalım. Bu da yetmedi Kuzey Irak Petrolünü de biz satalım dediler. Sonra İran-Hindistan ve Pakistan’ın ticari alışverişinde HALKBANK aracı kuruluş olsun dendi.
Halkbank bu alışverişten kısa sürede 100 milyar dolar kar etti.
İşte olay burada başladı.
Halkbank , ABD bankaları için Ortadoğu’da ve Uzakdoğu’da tehdit oluşturmaya başladı. Kısa zamanda balkanların en büyük bankası oldu.
Yani Türkiye Halkbank yoluyla ABD2nin dolar üzerinden ülkeleri sömürmesine dur dedi. ABD büyük zarara uğradı.
Devasa rakamlar Halkbank’ın neden seçildiğini iyi anlatıyor;
İran ile yapılan ticaretin uluslararası finans baronlarını rahatsız etmesinin nedeni ise rakamlarda gizli... Türkiye'nin İran'dan yaptığı ithalatta kuşkusuz en büyük payı petrol ve petrol ürünleri alıyor. Birincisi sırada BOTAŞ'ın National İranian Gas Company'den aldığı doğalgaz ve TÜPRAŞ'ın Natiaonal İranion Oil Company'den satın aldığı petrol oluşturuyor.
Sadece 5 yıllık ticaret hacmine bakmak bile pastanın ne denli büyük olduğunu ortaya koyuyor... 2008- 2013 yılları arasında Türkiye İran'dan 47 milyar dolarlık (bugünkü karşılığı yaklaşık 100 milyar TL) ithalat yaptı. Bu rakam Merkez Bankası'ndaki paranın 3'te birine karşılık geliyor...
İran ile ticaret yapan firmalar için altın buluş niteliğindeki bu formül uluslararası baronların gözünden kaçmadı. ABD, BM ve AB de bu formülden rahatsızdı. Altın da dahil olmak olmak üzere kıymetli madenlerin dış ticaretine aracılık edilmesi 01.07.2013 tarihinde yasaklandı. Türkiye de önemli bir fırsattan mahrum kaldı.
Fakat ambargo uygulayan firmalar boş durmuyordu. AB'nin en büyük iki ülkesi Almanya ve Fransa yasaklı ülkenin dev alt yapı projelerini aldı. Tahran ve Tebriz'deki 1 milyar eurodan fazla metro projelerini Alman firmaları üstlenirken, ambargo kanuni boşluklarla delindi. Hazar Gölü'ne kadar gidecek hızlı tren projeleri gibi büyük yatırımları da yine Alman ve Fransız firmalarının oldu.
Ayrıca ABD’nin Bunge Cargill şirketleri de ambargoyu delip yıllarca İran ile alışveriş yaparak çok büyük paralar kazandılar.
Olayı daha net anlamak için şimdi biraz da Hakan Göksel’i dinleyelim.
“17 Aralık operasyonu en çok finansal dünya devlerini sevindirdi. Nedeni ise Halkbankası üzerinden dönen para miktarı.
17 Aralık tarihinde "rüşvet ve yolsuzluk" ismi verilerek başlatılan operasyon Türkiye ekonomisine büyük darbe vurdu. Operasyonun maliyeti 100 milyar TL'yi aştı. Operasyonun hedeflerinden biri olan Halkbankası 1,6 milyar (eski para ile 1,6 katrilyon) zarar etti.
ha netdüşündürücüydü. Halkbankası'nın başarısı rakiplerini fazlasıyla rahatsız etmişti. Çünkü kamu bankaları içerisinde 2003 öncesi zarar ederken sonraki 11 yılda en karlı bankalardan biri haline geldi. Türkiye'nin en avantajlı ticari ve bireysel kredilerini vermeye başladı. Halkbankası'nın dikkat çeken bir başka özelliği de son 5 yılın en istikrarlı büyüyen bankası olmasıydı.”
İran ile ticaretin kuralları o kadar sıkı ki Türkiye'de bunu başarabilen tek banka Halkbankası oldu.
İran ile ilgili ticari işlemlerde BM, ABD ve AB tarafından uygulamaya konulan ambargo mevzuatını güncel ve büyük bir hassasiyetle takip eden tek bir banka var o da Halkbankası...
47 Milyar dolarlık ithalat içerisinde yaklaşık yüzde 90'lık bölümü petrol ve doğalgaz ihracatı oluşturuyor. Bu rakam 42 milyar dolara tekabül ediyor. Yaklaşık yüzde 60'lık kısmı olan 25 milyar doları petrol, kalan yüzde 40'lık 17 milyar dolar olan kısım ise doğalgazdan oluşuyor.
25 milyar dolarlık petrol ithalatını TÜPRAŞ, 17 milyar dolarlık ithalatı BOTAŞ yapıyor.
Koç Grubu'na bağlı TÜPRAŞ ambargolar neticesinde bu para trafiğini 2009 yılından bugüne Halkbankası üzerinden gerçekleştiriyordu. BOTAŞ'ta da durum farklı değildi.
Türkiye'nin en büyük ithalat kalemlerinden olan petrol ve gaz konusunda aracılık yapan Halkbankası 2008-2013 arasında 47 milyar dolarlık bir trafiğe aracılık etti. Bu rakam yalnız ithalatta dönen paraydı. Türkiye'de Merkez Bankası rezervinin 135 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde bu ticaret Türkiye için hayati öneme sahip.
Halkbankası'nı hedef alanlar yasal prosedürde hiçbir açık işlem bulamayınca bankayı kamuoyu nezdinde ayakkabı kutuları ile itibarsızlaştırarak devreden çıkarmayı denediler...”
Sonuç olarak;
Türkiye Rıza Sarraf üzerinden “uyduruk Fetö belgeleri ile” mahkum edilirse; çok büyük bir tazminata mahkum edilecek ve ekonomimize büyük darbe vurulacak. Ayrıca uluslar arası düzeyde ekonomik itibarımız zedelenecek. Zaten FETÖ nün 17-25 aralıkta yapmak istediği de buydu.
Son yıllarda özellikle 15 Temmuz’la birlikte Türkiye her taraftan saldırı altında. 15 Temmuzda istedikleri darbeyi yapamayan Küresel güçler; İran Ambargosu ve Halkbank olayıyla ekonomik savaş ilan ettiler ve saldıryorlar. İçerden ABD ve AB beslemesi PKK ile saldırılar 40 yıldır devam ediyor. Bir yandan Nato’dan saldırı var. Diğer yandan Suriye’de ABD DAEŞ YPG üçlüsü Türkiye’yi köşeye sıkıştırıyor. İçerden de kiralık kalemler ve satılık beyinler onlara destek veriyorlar.
Ama unuttukları bir şey var. Hiçbir emperyalist saldırı halkın gücü karşısında duramaz. Bu millet inançlıdır ve inananlar her zaman kazanacaktır.
Ve ben inanıyorum ki, dünyadaki mazlumların katili ABD’nin sonu yakın. Bu da Türkiye eliyle olacaktır. Tüm dünya mazlumlarının duaları ve sevgileri bize güç olarak yeter …
İbrahim EROĞLU
Eğitimci Yazar
İbrahim Eroğlu Tüm Yazıları